"Ayaklar baş oldu" diye çemkirirken birgün bir çekirge dalından da düşüvermiş uf olmuş...
Deniz, fener derlerken rüşvet vermiş pak olmuş...
ehliyetsiz evladı bir sanatçıyı ezince para verip diriltmiş olmayan ehliyeti...
kutu, kutu paralar hani nerde ayaklar? hadi söyle çekirge kime tüm bu ayaklar?
para girmiş kutuya sığmamış bir çoraba gemicikler fatihten yürümüş (yok o İstanb’ulun fethiydi... - uyumlu olsun- fethiymiş)
dindar, kindar der iken yüzsüz olmuş aniden ahlâk, mahlâk ne imiş ahlâksızlık fikrinde(n)
Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz derler. Yalan .. Paranın kimde olduğu, imanın kimde olmadığı net belli oldu. Yeter ki basiretleri kör olmasın insanların.
Bu çok yerinde ve anlamlı şiirinizden dolayı sizi kutluyorum.
dindar, kindar der iken yüzsüz olmuş aniden ahlâk, mahlâk ne imiş ahlâksızlık fikrinde(n)
GÜNAYDIN GÖNÜL DOSTU İNSAN ; " ele verir talkını kendi yutar salkımı..." MANASINDAYDI..GÜZEL VE ANLAMLIYDI HER ZAMANKİ GİBİ.. ..YÜREĞİNİZ VEDE KALEMİNİZ DERT GÖRMESİN KUTLUYORUM EMEĞİ VEDE KALEMİ.. SELAM VE SAYGIMLA.
bu tür peşin hükümlü yaklaşımları sanatçı kişiliği olan kalemlere yakıştırmıyorum zirâ sanat icra edenler özellikle edep alanında kalemini kullananlar'ın objektif olması gerektiğini düşünüyorum.. aksi bir tutum ve davranış içerisinde olanların ise taraflı olduğu fikrindeyim..
yargıya intikal etmiş bir konuda hemen mertebe ve isim zikrederek kişileri ve kurumları al aşağı etmek suçlamak çok yanlıştır.
bu bağlamda kaleme aldığınız şiiri'de hiciv etmeniz anlaşılabilir ama şiirin hikayesi kısmında kullandığınız ibarelere katılmıyorum.
Yani bu cevaba göre kimin camiye ne amaçla gittiği önemli değil, kalabalık olması kâfidir? Yazdıklarıma bakarsanız tepkisel bir duruşumun olduğunu fark edeceksiniz. Kimler için ne yazdığımı anlatacak değilim ama insanları müslüman, hristiyan veya başka bir dine göre ayırıp kamplaştırmıyorum. Benim için önemli olan acının kendisidir. Ve zulmün her türlüsüne karşıyım.
aslında bu yazdıklarınızın içinde sizin dikkatinizi çeken bir durum yok mu sevgili Hayyam! sıraladığınız cümleler ve beyan ettiğiniz Cürüm; durumları içerisinde İslam dinini benimseyip yaşayan veya yaşamayan bu durum içerisinde hezimete uğrayan tepesine bomba düşen göğsü henüz tüylenmemişken mermi kovanı ile delinen küçük bedenlerden bahsetmiyorsunuz tastamam sizde bende biliyoruz ki bahsettiğiniz konu ve olaylar zincirleri bu hükümet tarafından belirli bir kesime yapılan zorba yaptırımların bahsidir.. siz bu konuyu eliniz vicdanınızda dile getirip Hak ve Hakkaniyet bağlamında yazıyorsanız bu yazdıklarınız Türkiye'de olan biten bir çok konudan çok ama çok hafiftir.. ve her yazdığınızın aslında bir cavabı var ve ben verebilirim de konu burada yazmakla bitmez.. Lakin ben bir tekini yazıyorum.. şiirde değindim dediğiniz benimde hiciv etmişsiniz dediğim kelimeleri anladım elbet.
lakin bir konuyu bilmenizde fayda var Cami Allah' ile kul arasında bir köprüdür eğer tövbe edecekse bir alkolikte girebilir etini satan kadın da..
lakin Allah'tan korkmadan devlet malına zarar verip kaçıp camiye sığınanda kusura bakmayında tepki alır ve her söylemi hak eder oraya tövbe etmeye girilmedi zira.. oraya bir hikmet çekti onları ama bu hikmet Allah korkusu değil jop korkusuydu..
fikir bağlamında karşıt olduğumuz görüşüne sakın varmayın çünkü temelde sizin gibi düşündüğümü bilin.
Sayın Dikçe, sanatın yasaklandığı, üzerine tükürüldüğü, oyuncuların paranın kölesi yapıldığı, sanat kurumunun kapatılıp yerine denetim kurulunun oluşturulmak için çabalandığı, "şeker portakalı"nın müstehcen bulunduğu, çevirmenlerin çevirdikleri eserlerden ötürü yargılandığı ve gazetecilerin daha suçları ortada değilken yıllarda içeride tutulduğu bir süreçteyiz... Burada bir peşin hüküm yok. "Gemicik", "ayaklar baş oldu", "ayakkabı kutularındaki para", "ahlaksızlık (ki yalanın kendisi de bir ahlaksızlıktır (Bkz: camide içki içtiler, beşiktaş'ta türbanlı kadına saldırdılar, cuma günü açıklanacak vs...) Şiirde değinilenler bunlardı.
Ki başbakanın oğlunun ezdiği radyo sanatçısı da sanırım "peşin hüküm"ün bir mağduru? Hikâyesi kısmına bir ibare kullanmadım, mevcut verileri kullandım. Oysa sıkıntı bu cümleleri paylaşmakta değil, bu cümlelerin kullanılmasına sessiz kalınmasındadır.
Yani bu cevaba göre kimin camiye ne amaçla gittiği önemli değil, kalabalık olması kâfidir? Yazdıklarıma bakarsanız tepkisel bir duruşumun olduğunu fark edeceksiniz. Kimler için ne yazdığımı anlatacak değilim ama insanları müslüman, hristiyan veya başka bir dine göre ayırıp kamplaştırmıyorum. Benim için önemli olan acının kendisidir. Ve zulmün her türlüsüne karşıyım.
aslında bu yazdıklarınızın içinde sizin dikkatinizi çeken bir durum yok mu sevgili Hayyam! sıraladığınız cümleler ve beyan ettiğiniz Cürüm; durumları içerisinde İslam dinini benimseyip yaşayan veya yaşamayan bu durum içerisinde hezimete uğrayan tepesine bomba düşen göğsü henüz tüylenmemişken mermi kovanı ile delinen küçük bedenlerden bahsetmiyorsunuz tastamam sizde bende biliyoruz ki bahsettiğiniz konu ve olaylar zincirleri bu hükümet tarafından belirli bir kesime yapılan zorba yaptırımların bahsidir.. siz bu konuyu eliniz vicdanınızda dile getirip Hak ve Hakkaniyet bağlamında yazıyorsanız bu yazdıklarınız Türkiye'de olan biten bir çok konudan çok ama çok hafiftir.. ve her yazdığınızın aslında bir cavabı var ve ben verebilirim de konu burada yazmakla bitmez.. Lakin ben bir tekini yazıyorum.. şiirde değindim dediğiniz benimde hiciv etmişsiniz dediğim kelimeleri anladım elbet.
lakin bir konuyu bilmenizde fayda var Cami Allah' ile kul arasında bir köprüdür eğer tövbe edecekse bir alkolikte girebilir etini satan kadın da..
lakin Allah'tan korkmadan devlet malına zarar verip kaçıp camiye sığınanda kusura bakmayında tepki alır ve her söylemi hak eder oraya tövbe etmeye girilmedi zira.. oraya bir hikmet çekti onları ama bu hikmet Allah korkusu değil jop korkusuydu..
fikir bağlamında karşıt olduğumuz görüşüne sakın varmayın çünkü temelde sizin gibi düşündüğümü bilin.
Sayın Dikçe, sanatın yasaklandığı, üzerine tükürüldüğü, oyuncuların paranın kölesi yapıldığı, sanat kurumunun kapatılıp yerine denetim kurulunun oluşturulmak için çabalandığı, "şeker portakalı"nın müstehcen bulunduğu, çevirmenlerin çevirdikleri eserlerden ötürü yargılandığı ve gazetecilerin daha suçları ortada değilken yıllarda içeride tutulduğu bir süreçteyiz... Burada bir peşin hüküm yok. "Gemicik", "ayaklar baş oldu", "ayakkabı kutularındaki para", "ahlaksızlık (ki yalanın kendisi de bir ahlaksızlıktır (Bkz: camide içki içtiler, beşiktaş'ta türbanlı kadına saldırdılar, cuma günü açıklanacak vs...) Şiirde değinilenler bunlardı.
Ki başbakanın oğlunun ezdiği radyo sanatçısı da sanırım "peşin hüküm"ün bir mağduru? Hikâyesi kısmına bir ibare kullanmadım, mevcut verileri kullandım. Oysa sıkıntı bu cümleleri paylaşmakta değil, bu cümlelerin kullanılmasına sessiz kalınmasındadır.
Hatırlattıklarınızı hiç unutmadık biz, unutamadık; yenir yutulur cinsten olmadıklarından boğazımızda takılı kaldı çünkü! Yiyip yutabilenler zaten işkembesi hayli geniş olanlardı; zira onlar da ne verirsen " yok" demezler!
Sizi takip ediyordum zaten, ama daha bir sevdim kaleminizi bu vesile ile...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.