15
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
2193
Okunma

Mütebessim çehrenle gündüzümüze güneş
Mehtaplı gecemize anlam katan bir aydın.
Ne olurdu, düşmeseydi yüreklere kor ateş
Mikroba direneydin; yılmayıp SAVAŞ/AY’din.
BiR/ANDIMIZ dın bizim, her akşam tekrarlanan
Karanlıktı ekranlar, yokluğunda O sesin
Şimdi Ankara değil, kalplerimiz karlanan
Isıtmaz oldu artık çayımızı nefesin.
Ne zaman yer sarsılsa yangın olur sinede
Az mı çare aradık, düşündük kara kara.
Ansızın yakalandık en son ki DEPREM/DE DE
Yanan çıramız söndü; gel sen de IŞIK/ARA
ve daha niceleri...
ALLAH RAHMET EYLESiN...
Bir başka sert esti bu sene hazan
Meşeyi, çınarı sökerek gitti.
Bazen fırtınaydı, boraydı bazen
Sineye kor ateş dökerek gitti.
Emir bu! Bakmadı yaşlıya, gence
Ne tehir ederek, ne bir an önce
Kim varsa sırada, takarak kanca
Nice canı tenden çekerek gitti.
Hazırlık yapmaya vermeden izin
Dürdü defterini baharın, yazın
Hiç sormadı bile; "nedir son arzun?"
Kasvet olup, kalbe, çökerek gitti.
Vakitsiz yağmurla çok ıslanmıştık
Bu kez de az yağar, diner sanmıştık
Ecelin adını dostça anmıştık
Şimşeğe dönüştü; çakarak gitti.
Kolay mı ayrılık eş dostdan, yardan
Firakın sızısı tarifsiz hardan
Daveti gösterip her boş mezardan
"Gir!" deyip, boyunlar bükerek gitti.
Tayinler çıkınca yer minderine
Çekti bedenleri bir bir serine
Mutluluk, tebessüm, neşe yerine
Hüzünü, kederi ekerek gitti.
Omuzlar pek zayıf, taşınmıyor yük
Yekûna bakınca kayıp çok büyük
Yürekler târumâr, ışıklar sönük
Ağlattı, inletti; yakarak gitti.
Mecit AKTÜRK
Berlin, 14.12.2013