9
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
2154
Okunma

Mânâya eremeden erilen aşk-ı muğlak
Erir de yavaş yavaş olur sonunda helâk
Özü ateş olmayan bilmez dünyayı yaksa
Yaratılan her varlık bulur aslını mutlak
Aşkı Mevlâ’dan aldık yine O’ndan dirayet
’Dost istersen ben varım’ diyor bak işte ayet
Nûr’a ulaşmak için adımsa aşk-ı beşer
Her anı hayr olmalı yıkmak istese de şer
Sabır lügate yüktür cevre tahammül yoksa
Yusufluğu bilenin payına zindan düşer
Hırsın galebesinde bağlanınca basiret
Hiçlikle yaftalanır öncesi nûrken sûret
Sevginin mâsivayla gecikince inâhı
Yanlış menzile rağbet kaybettirir cenâhı
Kul hakikate hikmet penceresinden baksa
Nuh’a vebal görülmez âyâlinin günâhı
Hükmü bitip kırılmış kalemdeyse ihânet
Mezardaki ölüye sıfat mıdır muhannet
Mesnedi olmayan söz değilse bile bühtan
Dönüp dolaşıp birgün payını alır âhtan
Adı Süleyman olup som altından taç taksa
Kendine hükmetmeyen cihâna olmaz sultan
Sabra râm iken insan görürse bunu zahmet
Beklenmez artık ondan ne vefâ ne de rahmet
Ve bunları bilerek diyorum ki sevgili
Kişiyi yücelten de yıkan da kendi dili
Yer gök ile birleşse sular tersine aksa
Söndürürüm yaksan da gökteki tek kandili
Sonsuzluk umudumdu gözlerindeki cennet
Bin yıl ârâfta kalsam etmem aşkına mihnet
2008