1
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1575
Okunma
gökyüzünün bütün önemsiz meleklerinin
çağrıştırdığı aşk şiirlerini
yAryüzünün çıplak ayaklı önemsiz kadınları
kalpsiz erkeklerin dar sokaklarında çiğnesinler
diye yazıyorum
kül gecenin yaşsız yüzünde kör bir taş
yüreğin orta yerine mıhlamış yalnızlığı
çekilesi ne çok kaderi varmış
ki
sabahı bekliyor
buğulu bir sıkıntının adı ile
ilkin içini okuduğun bir zaman tüneli masalı
kayıp söylentiler yazılıydı duvarında
ağlamayı keşfe çıkmış gözlerin
suyla buluşan beyazıydı anımsadığım
daha henüz mavisi dilenmiyorken tanrıdan
düşler…göğün elleri
içinden geçen bir tebessümü kucaklayan
en eski kapı eşikleri
bırakıp kendimi eski fotoğraflara
eşiğinden bir türlü atlayamadığım
bir örnek aynalara asi bir suret bırak
baktıkça gözlerin
kendini öldürür
ısrarlı bakışların taşıdığı o acıtıcılık
seğirir durur kasıklarımda
ilk sevişme acemiliklerini arayan tat
anılarına tutunur aslında
ahh sevgili gelme!!!
geldiğinde her şey yitiriyor kendini
muskayla içinde saklanmış yazı gibi
sigarayla dağılan dumanında hayal
o hayaldeki pişmanlıklar için emzirilen dil
nazara gelin olmanın yokluğuna
söz damlatır
anlamazsın…büyümüştür aslında
sakar bir rüzgarın ceplerinde binlerce yaprak
nice sokulgan ağaçlardan devşirdiği
unutulmaz yağmurlar kalır o kadınlardan
nedendir anılarımız hep sararmış sonbaharlardan
kıyametimi erteleyip döner gelirim dediğin an
ermiş olmak için hafızaya çekilir ya kalp
çekilesi ne çok kederi varmış
ki
yolu bekliyor
gidenlerin değip de dokunamadığı sevda ile
alicengizoyunu
(…en güzel serüvenlerimizin gemilerini yaktık seninle, ölüm ne ki!...)