0
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
1216
Okunma
başını alıp gitmiş
gece çiçeğine hatırını soran bir dudak gibi
omuzum da elleri hala
duyuyoruz güneşin ilk saatlerini
ve
beyaz dokunuşlarıyla karşılayacağını bizi
yorulduk
ve kaybolduk bir ara yıldızları sayarken
o göğsünü ağacın yaprakları ile sildi
dindirdi ay ışığının coşkulu sancısını
aramızı karıştırıyordu gelincik küsmeleri
sarı merdivenlerden indik
mırıltısı süt dökmüş bir kedinin açılıp kapanan göz kapaklarından
ve baktıkça bir birimize
uysal bir şefkati örtünüp üzerimize
geçiyorduk parmaklarımızın ucunda dünyayı
toprak çıplaktı
küçük yankıları bize getiren otların arasına girince
daha bir karanlıktı ağlamaklı yeşil
sarılacağımıza yeminler ettik
karıncalar kararıncaya dek yuvamızda
yeminler ettik sevgiye dair
gündüzün çoklaşan bütün renkleri
korkutuyordu aşkımızın karanlığını
saklanıp kalmak en iyisi bir yontu bulup kendimize
sokulup bedenimize
binlerce yıl sonrasına yağan yağmurlar gibi
kavuşmak yeniden nefesimize
hangi rüyaya gitsem kokunu salar
rüzgar hatırlatır bizi bize
anımsamak bir tutsaklık gibi bakışlarını
durgun suların aksında atan kalbini
kalbim sanarak
iki yüzlü dünyamıza
eskimiş aşklar bırakıp
çekip gitmek uyuduğumuz ırmağa.
5.0
100% (17)