20
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
2957
Okunma

bir asmanın gölgesinde
kuruyunca alınlarının terleri
güneş inince tepeden aşağı
kahvede çay içerken köylüler
terse çevirip şapkalarını
sorarlardı birbirine:
-Ne olacak bu memleketin hali?
çaydanlıktan kaynar su dökülür gibiydi sözleri
kavalından dökülürdü ince nağmelerle
dağ taş d’inlerdi
koyun güden çobanların
taşlar ezik inerdi en aşağılara
yoksul evlerin önüne
gelincikler eğilir papatyaya sorardı:
- Ne olacak bu memleketin hali?
kızlar işlerdi beyaz patiskalara
ateş rengi gülleri
sarı ışıklı tomurcukları
kımıl kımıldı yemyeşil yapraklar
sözlerinin melteminden
gözler gözlere değerdi
fısıldanırdı kulaktan kulağa:
-Ne olacak bu memleketin hali?
gençler top koştururdu çim sahalarda
yerlerini alırdı oyuncular
gün güne küçülürdü baba gölgesi
mini minnacık kalırdı anneler
ayaklarının ucunda dönerdi top
futbola banarlardı ekmeği
kaynar su dökülürdü başlarından
havada top olur dönerdi sözcükler:
-Ne olacak bu memleketin hali?
meyhanede rastlaşırdı kafadarlar
hayatın imbiğinden içerlerdi rakıyı
meze ayrılıktı dosttan, sevgiliden
yayılırdı masaya güneş görmeyen pencereler
ev kirası, yetmeyen maaş
kredi kartı ödemeleri
ısınırdı beyinleri acıdan
tutardı arkadaş arkadaşın elini:
-Ne olacak bu memleketin hali?
susardı otobüslerde insanlar
ya da dayanırdı söz boğaza
işsizlik, emek talanı
tokiye k’ayrılan alanlar, rant
halkın ayağından kaydırılan topraklar
ağaç kıyımları,
satılan kurumlar
gençliği ayağa kaldıran durumlar
sorarlardı:
-Ne olacak bu memleketin hali?
27. 10. 2013 / Nazik Gülünay