13
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
1234
Okunma

Gül’ün yüzüne sürülen aşktı her renk
benim kapımın önüne konan nedense kırmızıydı
en kanlısından
kader deyip geçtim o yüzden
kader neydi ki sahi?
Halbuki ne çok severdim beyazı
koparmaya kıyamaz
dokunursam kirlenecek korkusuyla
uzaktan seyrederdim nazenin bakışlarını
bir seyirci gibi bakmak mıydı yoksa benim kaderim
kimbilir....
Ne yazık...
Ömürleri kısa olan her sevda gibi
erkenden kirlenir di yağan yağmurların ardından
sonbaharın haşin parmakları
benden evvel davranırdı her zaman karartmaya
ve gün güneşi kıskandığından mı ne .
sonbaharın yüzünü gelmeden başlardı sarartmaya.
Dosttan düşmandan dinlemiştim
Mavi gül var mıydı gerçekten?
Ben hiç görmedim.
Yasak bahçelerde yeşerir en çok dediler
zengin yüreklerde babil’in asma bahçeleriymiş
zamansız açarmış bazen
ve korumazsan zamansız da solarmış
görmedim..
Bilmiyorum
Benim yüreğim hiç babil’in bahçesi olmadı ki
hep soluk dururdu gündüz ışığında
karanlıkta görmesini bilenler dışında
göremezdi kimse gece perdesini aralamayınca....
Belki de çok fakirdim ben
hiç bir yokluğu yok saymamam bu yüzden
varlığını bilmediğim zenginliği yok saymak neyime
o mutlu yüreklerde ışıldarmış gök kuşağı altında
hiç sahip olamadım
hiç bilemeyişim o yüzdendi belki de
gökkuşağının altından geçemedim ki hiç...
Dedim ya en çok kırmızıydı payıma düşen
bakınca beni kendimden geçiren
elime batan dikenleriyle
acı türkü tadında şiirler yazdıran
hece hece gönül sayfama damlayan kan kırmızısı aşk.
Rengarenk olmalıydı aslında gelinliğim
bu kadar renklere aşıkken
tek renk anlatmazdı içimin karmaşasını
en çok beyaz ve mavi olmalıydı
belimde kuşağıysa kan kırmızı güller.
Ayvazım DENİZ
5.0
100% (23)