Beyaz suçlar işliyor gölgeler Sarnıçlardan su çekiyorlar Kurutulmuş, Sonra da pişirilmiş Toprak gibiler
Kiremit kokuyor avuçlarım Çatılardan tanıyorum bu kokuyu O gölgelerin peşisıra Yürüdüğüm günlerimden aşinayım
Bütün boya kalemlerimle Güzü renklendiriyorum Çünkü güz, Sancılı ve ürkekti hep
Günahımı vebalimi Tomurcuk tarlalarına terkedip Yarını kurmak ne zor Ne zor alabildiğine ses iken Sonsuzluğa susmak
Ötesindeyim benimin Üflendiğim ruhtan çıplak, Bakir yanlarımdan yanayım Şiirdi o yeşil çuha Kadimdi bir de Geçimsiz Haris Hastalıklı değildi böyle Gerçekti en çok
Her adımda içime Yılankavi harfler doldurup Yüzümde yitiyorsa da, Olsun
Kağıdaa saklanıyorum ben Kağıtla saklanıyorum Baktım nasılsa Gerisi düştü...
Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güz yenilenmedir aslında, sünger çekme birşeylerin üstüne; güzeldir yeri geldiğinde eline boya kalemi alıp kullanmak turuncu ve sarıyı da kurgulanacak yeşilin netliğini tespit etmek adına ama zamklanınca insan yerine ancak gölgesi hareketli oluyor o da kendi etkisi dışında... İşte o zaman sadece düşleri yazmak kalıyor beyaz kağıtlara, kendi gibi düşleri de esir ederek oraya ...
Hepimiz kaçacak bir yer bulmakta ustayız aslında... İçgüdüsel işte...
Çok şey düşündürdü şiiriniz Kurgusu müthiş Saygılarımla
Gezi yazılarınızı okurum beğenerek bilirsiniz. Hiçbir şey bilmemek noktasında da düşüncem Jan Lak gibidir azıcık kendi adıma. Bilgiden ve yaşanmıştan yoksun olduğunu düşünmediğim biri tarafından tutuluyor kaleminiz. Hepimizin nazardan korunmasını sağlaması dileğiyle üzerliğin.
Üzerlik çıtır çıtır ses çıkarır ve yanarsa nazar vardır yoksa nazar eriyip gider ... O kadarını biliyorum... Orta Asya ülkesinde bir gün hastalandığımda yapmışlardı; çok işe yaramıştı. Evimde bulundururum hep, yaparım da... Ya işte herşeyi bilmiyor değilim yani...:) arada unutmayı tercih etsem de...
Gecenin bu saati hem de, ısrar ısrar ısrar. Yok korkmayın ısrar etmeyeceğim. Fakat sütten çıkma ak kaşık olmadığımı söylediğinize göre, ben de pek masum sayılmam. Ben dahil her ne ve kim buna neden olduysa, kötü olmuş işte yok ötesi. Ha buradan da söyleşebiliyoruz orası ayrı. Benim derdim, gayet ılımlı ve hoş yaklaşımlarınızı çürütüp sizi sıkıntıya sokmuş olma olasılığından duyduğum bedbahtlıktı.
Evet. Ama bu adını fısıldama işini gerçekten inanarak yapmalısınız. Onun iki yüzünü de aynı karede göreceksiniz. Yaşamın sağından solundan getirdiği kum yığınlarının üzerine çıkmanız gerekmeden hem de. Üzerlik: Nazara karşı bir korunma yoludur. Yabandan yazıdan toplanır üzerlik otları. Sonra kurutulurlar. Yakılıp hane içerisine kokusunun yayılması sayesinde nazarın savuşturulacağına inanılır. Başlığım her hanedeki her türden kötülüğü kovsun diyeydi biraz da. Üzerlik, üzülmekten doğmuştu tabi. Fakat böylesi tali bir anlamı da vardı.
Dostluğunuzu sunmanız, beni d ostluk makamına kabulünüz gecenin ikinci hediyesiydi. Umduğum odur ki, uzun erimli ve kalıcı olsun o makamda kalışım. Tamam kabul. Ara sıra hayli çekilmez biri olabiliyorum. Kaçırıyorum da kelimelerin ayarını. Siz de pek az unutkanmışsınız hani.
Sütten çıkmış ak kaşık oluverdiniz üstüne bir de fevri oldum... Sağolun valla... :)
"İnsanın kendi çocuğuna ismini fısıldaması ve O'nun iki yüzünü de aynı karede görmesi"
İlginçmiş; hiç dikkat etmediğim detayları farkettim...ne güzel insanın sizin gibi dostu olması.Çok sağolun.Herşey dilediğiniz gibi olur hep inşallah ...
Diğer konu da sizle ilgili değil genel, üstünüze alınırsanız üzülürüm.
Anlaşıldı uyuyacaksınız cimcimenin minik ve kısa kollarını boynunuza dolayıp. Peki azadedildiniz. Ama ona sımsıkı sarılmak kaydıyla. Ağlamak gülmekten beslenir sevgili İpek. O günlüğü hiçbir nedenle tahrifata uğratmayın emi? Hani bana kızdığınız bir gün filan. Yapıyorsunuz şimdi böyle fevri şeyler kabul ediniz. Bir açıp bir kapadığınız özel mesaj bölümünüzden anladım bunu. Buna neden olduğumu, farkında olmaksızın sizi kızdırıp böyle bir şeye karar vermenizi sağladığımı düşündüm hep. Yeri gelmişken söylemeliyim. Herkese güvenmek değilse de, eleyip herkes ile iletişim kurabilecek mesafede olmaktan söz etmiştiniz bir ara çünkü. Azıcık ta olsa payım varsa bu içe kapanışta, üzülürüm. Benim daha bir kaç sigara daha içmem lazım. Öğüdünüzü tutamıyorum ne yazık. Pek çok nedenim var buna. Biliyorum hiçbiri işe yaramayacak, sıralamıyorum. Bir şey daha istesem? O uyurken adını fısıldar mısınız kulaklarının her ikisinden de? Eğer bunu yaparsanız onun iki yüzünü de aynı karede göreceğinize bahse girerim.
Ben anlamam, garanticiyimdir. Sonra belki' yi kullanıp yazmazsınız falan ... Neyse yazacaksınız yani :)
Bugün hangi yazıyı yazdınız siz ? Unuttunuz mu ? Onbir Eylül yazısı ne olacak günün en iyi yazısı seçildi...
cimcime nin günlüğüne yazdım yazdıklarınızı. İleri de görsün diye... Çok sağolun nezaket dolu çikolata tadında hayata dair düşüngeçler ve geleceğe dair olacaklar için...beni de ağlattı o yazı cidden yaşlanacağımı düşününce : ) ama umutlandırdı anne olmakla bulunulan fedakarlıklardan pişman olmayacağımı hissedince...
Ukalalık ettiğimi sanmayın ama hangi yazı? Farkında değilim. Değersenmek hoş tabi. Aracılığınızla seçip beğenenlere şükran sunarım. Bir de hangi açıklamammış sizi güldüren? Ayrıca o belki, belki haklısınız anlamından daha çoğuydu. Yani yazılarımızı yazarkenki ruh halimizi vurgulamıştım o belkiyle ben. Özlemişim ne yalan söyleyeyim böyle karşılıklı konuşmayı. Halden bilen ile edilen sohbet hep bunu hissettirir. İkramlık kelimelerim var ne yazık. Siz cimcimenin çikolatasını yetiştirdiniz mi bakıyım?
Ne demek belki ? Fikriniz mi değişti şimdi ? Yazınız da güne gelmiş; yazınızı yorumla hafifleştirmeye çalışsamda dikkatli okuyor seçki kurulu ; kaçmıyor yani... Sizin açıklama olayınıza da çok güldüm ama kızmayın sakın :)
Buna neden olacağımı bilseydim, yani şu an yüzünüzün aldığı hale, bilseydim, daha erken ikna olurdum. Umarım değer. Hep belki deyip çıkmıyor muyuz sanki yola? Evet belki.
İyiki var sizin gibiler. Zerafeti taşıyıp getiriyorsunuz karıncalar miali. Her şeyi söyleyebilmenin imkansızlığını bilmekteyim. Yazıyı yorumladım zaten. Dediğiniz üzere: Aslında kırılıp çöpe atılası bir kalem değil. Fakat kaptırıyor bence. Kaptırınca da duramıyor. Garip ama, o kalemin de ayrı bir zerafet anlaşısı var ve ilginçtir, yaşam kalıplarını zorluyor.
Yazacağım peki. Ama eğer biri dahi sıkılırsa, mesulü siz olacaksınız.
Okudum yazıyı ilginçti. Doğrusunu söylemek gerekirse de guzel bir ahlak dersi olduğu düşünülerek yazılmış gibiydi. Ben böyle hikayeleri çok ilgiyle okuyamıyorum; okumayı keyifli bulduğum yazılardan değil açıkçası. Zorlama var gibi geldi hikayede biraz da gereksiz hız. Bir ihtiyaç molası formundan çıkıp biraz daha duygu katılarak ya da verilmek istenen mesaj daha üstü kapalı ifade edilebilirdi ki yazan kalemin güçlü olduğunu biliyorum. Ama ne yazık ki gerçek hayat değil diyemeyeceğim. Zor bir konu yazarı zorlayacak bir aktarış beşlemesi yaşatacak cinsten. Hakkını yememeliyim etkili aktarılmış beni tek rahatsız eden biraz edebi olmayan kelimeler oldu ki sanırım bu da bilinçli verilmiş temaya uygun. O yazıya eğer yorum yazacak olsaydım Allah kimseyi düşürmesin bu duruma derdim ? Ve herkes seçimlerinin neticesinde yaşar ve kalbine göre yaşarıda eklerdim herhalde. Bir de iyi ki Türk'üz notunu...
Yorumlarınızı takip ederim sağolun, faydası olmaz mı hiç ; sizin gibi profesyonel birinden destek almak seviye yükseltmektir. Söylenmiş olanın söylenilmesindeki üslup farklı olacaktır herkesinkinden bence yazılarınızla. Bu yüzden bence yazınız ki daha geniş bir kitle faydalanalım.
Konuyla ilgisi yok ama, bir şey oldu. Bir yazı okudum az önce. Okuyan başkaları ne hissetti ve yazının içeriğine ne buyurdu bilmek isterdim. Herkesin kendi lisanı ve yaklaşımı vardır kuşkusuz. Ne bileyim? Meraktı işte. Yazı sessizlik düştü dünyaya olmalı başlığı.
Aslında o konuda pek çok şey var söylenecek. Söyleyesim de var benim de. Fakat tekrar olur diye korkuyorum. Çünkü piyasa böylesi söylemlerle dolu. Söylediklerimin söylenmişlerden farkını vurgulayamazsam vakit işgaliyecisi gibi hissederim kendimi. Ama yine de aktaracaklarım bir işinize yarayacaksa denerim bunu. Bazı yazılarınızın altına yorum biçiminde veya yorum yanıtı olarak yaparım seve seve. Konusuz da olabilir aktarımlarım, belirlenmiş bir konu üzerine de. Yeterki bir işe yarasın bildiklerim.
Peki öyle diyelim de ben hala bekliyorum güz yazısı ; hem eğitim notlarınızı da istiyorum ; hazır varken siz kişiliğimizi geliştirelim değil mi ?boşa geçmesin günler :)
Bu gece hangi kelimeyi çekse canım, onu yazacak başka şeyler getirilip konuluyor önüme. Böyle şeyler ender yaşanır bilirsiniz. Belki... Hani şu içinde güz de olan hayat yazısı... Hem büyütmeyin yanıtı. Güzellikler, öteki güzellikleri doğuruyorlar diyelim.
Güz hakkında özet bir yazı olmuş bu... Okurken daha uzun olsaydı keşke dedim yorum cevabınız. Bekliyorum bir yazı sizden hayata dair, insanlara dair içinde güz...
Eskimeye durmuşum bir şişenin içinde Aykırı mı aykırıyım Ses verip akşama ezberini bozduracağım diye, Yitiririm kimi zaman yönümü
Paltosuz geçirdiğim kışları düşünürüm Şimdi astarında Bir sürü yalnızlık sakladığım Paltom hiç olmasa mıydı ki?
Güz tamir olmaktır biraz. Yazın yorgunluklarını kışa yüklemek, güneşi özleyeceğini bilip ona sokulmak çocuksu. Güz görmektir azıcık. Faytonlar dolusu ada turistini, yakınlarına özlemler duyacağını bilerek uzaklara giden gurbetçileri tanımaktır. Çoktur güz, çoğalmaktır. Hani yaprak döküp toprağı sarartıyor diye kızıyoruz ya güze, eğer o yaprak dökümleri olmasa ve sararmasa toprak neden bilecektik hazan kokup hayatı özlemesini? Teşekkürler ilginize.
Gezi yazılarınızı okurum beğenerek bilirsiniz. Hiçbir şey bilmemek noktasında da düşüncem Jan Lak gibidir azıcık kendi adıma. Bilgiden ve yaşanmıştan yoksun olduğunu düşünmediğim biri tarafından tutuluyor kaleminiz. Hepimizin nazardan korunmasını sağlaması dileğiyle üzerliğin.
Üzerlik çıtır çıtır ses çıkarır ve yanarsa nazar vardır yoksa nazar eriyip gider ... O kadarını biliyorum... Orta Asya ülkesinde bir gün hastalandığımda yapmışlardı; çok işe yaramıştı. Evimde bulundururum hep, yaparım da... Ya işte herşeyi bilmiyor değilim yani...:) arada unutmayı tercih etsem de...
Gecenin bu saati hem de, ısrar ısrar ısrar. Yok korkmayın ısrar etmeyeceğim. Fakat sütten çıkma ak kaşık olmadığımı söylediğinize göre, ben de pek masum sayılmam. Ben dahil her ne ve kim buna neden olduysa, kötü olmuş işte yok ötesi. Ha buradan da söyleşebiliyoruz orası ayrı. Benim derdim, gayet ılımlı ve hoş yaklaşımlarınızı çürütüp sizi sıkıntıya sokmuş olma olasılığından duyduğum bedbahtlıktı.
Evet. Ama bu adını fısıldama işini gerçekten inanarak yapmalısınız. Onun iki yüzünü de aynı karede göreceksiniz. Yaşamın sağından solundan getirdiği kum yığınlarının üzerine çıkmanız gerekmeden hem de. Üzerlik: Nazara karşı bir korunma yoludur. Yabandan yazıdan toplanır üzerlik otları. Sonra kurutulurlar. Yakılıp hane içerisine kokusunun yayılması sayesinde nazarın savuşturulacağına inanılır. Başlığım her hanedeki her türden kötülüğü kovsun diyeydi biraz da. Üzerlik, üzülmekten doğmuştu tabi. Fakat böylesi tali bir anlamı da vardı.
Dostluğunuzu sunmanız, beni d ostluk makamına kabulünüz gecenin ikinci hediyesiydi. Umduğum odur ki, uzun erimli ve kalıcı olsun o makamda kalışım. Tamam kabul. Ara sıra hayli çekilmez biri olabiliyorum. Kaçırıyorum da kelimelerin ayarını. Siz de pek az unutkanmışsınız hani.
Sütten çıkmış ak kaşık oluverdiniz üstüne bir de fevri oldum... Sağolun valla... :)
"İnsanın kendi çocuğuna ismini fısıldaması ve O'nun iki yüzünü de aynı karede görmesi"
İlginçmiş; hiç dikkat etmediğim detayları farkettim...ne güzel insanın sizin gibi dostu olması.Çok sağolun.Herşey dilediğiniz gibi olur hep inşallah ...
Diğer konu da sizle ilgili değil genel, üstünüze alınırsanız üzülürüm.
Anlaşıldı uyuyacaksınız cimcimenin minik ve kısa kollarını boynunuza dolayıp. Peki azadedildiniz. Ama ona sımsıkı sarılmak kaydıyla. Ağlamak gülmekten beslenir sevgili İpek. O günlüğü hiçbir nedenle tahrifata uğratmayın emi? Hani bana kızdığınız bir gün filan. Yapıyorsunuz şimdi böyle fevri şeyler kabul ediniz. Bir açıp bir kapadığınız özel mesaj bölümünüzden anladım bunu. Buna neden olduğumu, farkında olmaksızın sizi kızdırıp böyle bir şeye karar vermenizi sağladığımı düşündüm hep. Yeri gelmişken söylemeliyim. Herkese güvenmek değilse de, eleyip herkes ile iletişim kurabilecek mesafede olmaktan söz etmiştiniz bir ara çünkü. Azıcık ta olsa payım varsa bu içe kapanışta, üzülürüm. Benim daha bir kaç sigara daha içmem lazım. Öğüdünüzü tutamıyorum ne yazık. Pek çok nedenim var buna. Biliyorum hiçbiri işe yaramayacak, sıralamıyorum. Bir şey daha istesem? O uyurken adını fısıldar mısınız kulaklarının her ikisinden de? Eğer bunu yaparsanız onun iki yüzünü de aynı karede göreceğinize bahse girerim.
Ben anlamam, garanticiyimdir. Sonra belki' yi kullanıp yazmazsınız falan ... Neyse yazacaksınız yani :)
Bugün hangi yazıyı yazdınız siz ? Unuttunuz mu ? Onbir Eylül yazısı ne olacak günün en iyi yazısı seçildi...
cimcime nin günlüğüne yazdım yazdıklarınızı. İleri de görsün diye... Çok sağolun nezaket dolu çikolata tadında hayata dair düşüngeçler ve geleceğe dair olacaklar için...beni de ağlattı o yazı cidden yaşlanacağımı düşününce : ) ama umutlandırdı anne olmakla bulunulan fedakarlıklardan pişman olmayacağımı hissedince...
Ukalalık ettiğimi sanmayın ama hangi yazı? Farkında değilim. Değersenmek hoş tabi. Aracılığınızla seçip beğenenlere şükran sunarım. Bir de hangi açıklamammış sizi güldüren? Ayrıca o belki, belki haklısınız anlamından daha çoğuydu. Yani yazılarımızı yazarkenki ruh halimizi vurgulamıştım o belkiyle ben. Özlemişim ne yalan söyleyeyim böyle karşılıklı konuşmayı. Halden bilen ile edilen sohbet hep bunu hissettirir. İkramlık kelimelerim var ne yazık. Siz cimcimenin çikolatasını yetiştirdiniz mi bakıyım?
Ne demek belki ? Fikriniz mi değişti şimdi ? Yazınız da güne gelmiş; yazınızı yorumla hafifleştirmeye çalışsamda dikkatli okuyor seçki kurulu ; kaçmıyor yani... Sizin açıklama olayınıza da çok güldüm ama kızmayın sakın :)
Buna neden olacağımı bilseydim, yani şu an yüzünüzün aldığı hale, bilseydim, daha erken ikna olurdum. Umarım değer. Hep belki deyip çıkmıyor muyuz sanki yola? Evet belki.
İyiki var sizin gibiler. Zerafeti taşıyıp getiriyorsunuz karıncalar miali. Her şeyi söyleyebilmenin imkansızlığını bilmekteyim. Yazıyı yorumladım zaten. Dediğiniz üzere: Aslında kırılıp çöpe atılası bir kalem değil. Fakat kaptırıyor bence. Kaptırınca da duramıyor. Garip ama, o kalemin de ayrı bir zerafet anlaşısı var ve ilginçtir, yaşam kalıplarını zorluyor.
Yazacağım peki. Ama eğer biri dahi sıkılırsa, mesulü siz olacaksınız.
Okudum yazıyı ilginçti. Doğrusunu söylemek gerekirse de guzel bir ahlak dersi olduğu düşünülerek yazılmış gibiydi. Ben böyle hikayeleri çok ilgiyle okuyamıyorum; okumayı keyifli bulduğum yazılardan değil açıkçası. Zorlama var gibi geldi hikayede biraz da gereksiz hız. Bir ihtiyaç molası formundan çıkıp biraz daha duygu katılarak ya da verilmek istenen mesaj daha üstü kapalı ifade edilebilirdi ki yazan kalemin güçlü olduğunu biliyorum. Ama ne yazık ki gerçek hayat değil diyemeyeceğim. Zor bir konu yazarı zorlayacak bir aktarış beşlemesi yaşatacak cinsten. Hakkını yememeliyim etkili aktarılmış beni tek rahatsız eden biraz edebi olmayan kelimeler oldu ki sanırım bu da bilinçli verilmiş temaya uygun. O yazıya eğer yorum yazacak olsaydım Allah kimseyi düşürmesin bu duruma derdim ? Ve herkes seçimlerinin neticesinde yaşar ve kalbine göre yaşarıda eklerdim herhalde. Bir de iyi ki Türk'üz notunu...
Yorumlarınızı takip ederim sağolun, faydası olmaz mı hiç ; sizin gibi profesyonel birinden destek almak seviye yükseltmektir. Söylenmiş olanın söylenilmesindeki üslup farklı olacaktır herkesinkinden bence yazılarınızla. Bu yüzden bence yazınız ki daha geniş bir kitle faydalanalım.
Konuyla ilgisi yok ama, bir şey oldu. Bir yazı okudum az önce. Okuyan başkaları ne hissetti ve yazının içeriğine ne buyurdu bilmek isterdim. Herkesin kendi lisanı ve yaklaşımı vardır kuşkusuz. Ne bileyim? Meraktı işte. Yazı sessizlik düştü dünyaya olmalı başlığı.
Aslında o konuda pek çok şey var söylenecek. Söyleyesim de var benim de. Fakat tekrar olur diye korkuyorum. Çünkü piyasa böylesi söylemlerle dolu. Söylediklerimin söylenmişlerden farkını vurgulayamazsam vakit işgaliyecisi gibi hissederim kendimi. Ama yine de aktaracaklarım bir işinize yarayacaksa denerim bunu. Bazı yazılarınızın altına yorum biçiminde veya yorum yanıtı olarak yaparım seve seve. Konusuz da olabilir aktarımlarım, belirlenmiş bir konu üzerine de. Yeterki bir işe yarasın bildiklerim.
Peki öyle diyelim de ben hala bekliyorum güz yazısı ; hem eğitim notlarınızı da istiyorum ; hazır varken siz kişiliğimizi geliştirelim değil mi ?boşa geçmesin günler :)
Bu gece hangi kelimeyi çekse canım, onu yazacak başka şeyler getirilip konuluyor önüme. Böyle şeyler ender yaşanır bilirsiniz. Belki... Hani şu içinde güz de olan hayat yazısı... Hem büyütmeyin yanıtı. Güzellikler, öteki güzellikleri doğuruyorlar diyelim.
Güz hakkında özet bir yazı olmuş bu... Okurken daha uzun olsaydı keşke dedim yorum cevabınız. Bekliyorum bir yazı sizden hayata dair, insanlara dair içinde güz...
Eskimeye durmuşum bir şişenin içinde Aykırı mı aykırıyım Ses verip akşama ezberini bozduracağım diye, Yitiririm kimi zaman yönümü
Paltosuz geçirdiğim kışları düşünürüm Şimdi astarında Bir sürü yalnızlık sakladığım Paltom hiç olmasa mıydı ki?
Güz tamir olmaktır biraz. Yazın yorgunluklarını kışa yüklemek, güneşi özleyeceğini bilip ona sokulmak çocuksu. Güz görmektir azıcık. Faytonlar dolusu ada turistini, yakınlarına özlemler duyacağını bilerek uzaklara giden gurbetçileri tanımaktır. Çoktur güz, çoğalmaktır. Hani yaprak döküp toprağı sarartıyor diye kızıyoruz ya güze, eğer o yaprak dökümleri olmasa ve sararmasa toprak neden bilecektik hazan kokup hayatı özlemesini? Teşekkürler ilginize.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.