3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1512
Okunma
Su ve sonsuzluk gibi her şey uzanıyordu aramızda
Yılkı atları
Gümüş işlemeli orkinozlar
Sedef tohumları
Bulutlu cumartesiler vesaire…
Narin bir kelebeğin hayata baş kaldırışını sevdik
Umudu büyüttüğümüz çokça görüldü
Kaostan sonra doğduk, yedi bin yıl sonra ölmek üzere çocuklar doğurduk
Ve penceremiz üç gün kapalı kalsa göğün altında sırılsıklam ağlıyorduk
…
Her şey akıp geçti aramızda
Yeni sığınaklar, Afrika hurması, Spartaküs ve Atina
Bir adam elinde akordeonuyla geçti pencereden boylu boyunca
Adam kanamış yarasıyla geçti ah, ne yazık!
Geceye doğru uzun konvoylar halinde insanlar geçti
Kekikçiler, at arabacıları, katır seyisleri…
Susmak tanrının bir yarısıydı
Babil ve Araf öteki yüzü gibi sessizce uzanıverdi aramızda
…
Sevgilim, ne zaman seni düşünsem
İkindiye doğru bir yağmur yağar, biraz melankoli.
Ben, aslında bu şehirde âşık olmuştum sana
Musa’nın kızıldenizden geçtiği gün…
Cumartesiydi,
Kulağıma kurşun akıttım
Gözlerimi dağladım
Sen yoktun
…
5.0
100% (5)