7
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
2140
Okunma
hayli zaman oldu ellerine tutunmayalı
sesine inanıp
bir ömrü tekrar göze almak gibi ısrarla getirdim bu şiiri kapına
sevmekten zordu unutmak çünkü
oradaydın hep kalbimde
en son ölüme bulasan da dilini
kalbinin elleri hala beyazdı
zamansız ayrılıkların kurşunu değerken alnına
ne güzel gidiyordun eğip kirpiklerini...
bense uyur gezer bir düşün kayıp gecesiydim
nereye dönsem kırık bir aynanın acısı çarptı yüzüme
seni unuttum diye bağırdığım her gecede oradaydın, kalbimde
durmaksızın küfrettim başkentin ana/karasına
kırılgan bir göçtüm çünkü
ne için gittiğimi unuttum
sesim rehin kaldı Yusuf’un kuyusunda...
suya sızan mavi gibiydin,kasten aşk süsü verilmiş
her imgesi bir yangındı şiirlerimin
herkes giderken senden
ve ben giderken herkesle birlikte
duvarsız bir eşgal gibi kalıyordum
öyle bir yıkılış ki sorma
bütün tutunmaları söküyordum içimden
ve kader sapaklarını verdiğinde
bir rüzgar gibi duruyordun önümde
avuçların ki en derin sığınağım...
herkes iyiydi
bütün suç benimdi
elmadaki kurt bendim
sakıncalı bir siyahiydim
sürgün bir şüpheliydim,uyruğuna şerh konan
formatsız şiirler yazdım her özlediğimde seni
ruhumdan taştı yüzün
suya bakmak yasak,dokunmak yasaktı sana
İsrafil’in dilinden okudum suru
ölmek farklıydı, susmak da
değildi aslında göç
nereye gitsem alnıma değdi elleri sesinin
ve ben ıslağını seçtim harflerin
bir daha sevmedim Ankara’yı sen yokken...
ah!
fikrimin izafi yanı
üç vakte kadar bir ağlama bıraktın kapıma
içim ki; Kerbela..
ey masum bir gülüşle ağzımın kıyısında kalan fail!
kusursuz bir ağrıyla uyandır beni düşten
ölme!
parmaksız bırakma şiirlerimi
bir İstanbul düşürürüm senin için başkentin tam kalbine
gitme!
Gül sürdüm harfine adına kurban olduğum
korkma!
bu şiirde açık etmeyeceğim adını Yusuf’um
gitme..!
5.0
100% (12)