2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1001
Okunma
Maviye boyanmış duvar
Gökyüzü sanılsın diye.
Çömelip seyrettim
Ayaklarımın üstüne.
Ne eylül akşamlarının serinliği
Ne ağustos gecelerinin aydınlık karanlığı
Ne tepemde yükselen ay
Ne rüzgârda dağılan saçların
Ne de tütün tarlalarından seyredilen
O parlak yıldız.
Hiçbiri yok
Bu duvarın mavisinde…
Maviye boyanmış duvar
Gökyüzü sanılsın diye
İğreti ve hoyrat.
Gökyüzünde hudut yok.
Gözlerine keder inmez.
Alnına çöreklenmez hüzün
Mavi boşluğun.
Salkım salkımdır bulutlar,
Altında üveyikler oynar
Üstünde kırlangıçlar.
Mevsim turna mevsimidir
Yani hasret, yani özlem.
Doruklarda çırpınan kanat,
Bir sevda türküsü söyler
Uçar gider hasret hasret
Mavi boşluğa…
Gökyüzü özlemdir
Buram buram.
Hasrettir
Kucak kucak.
Ve tel örgüler ve demir kapılar
Ve maviye boyanan duvarlar
Kaba ve hoyrat.
İşte bu noktada
Rüya bitti.
Karşımda
Tüm haşmetiyle
Tüm kabalığıyla
Maviye boyanan duvar
Ve sen yoksun yanımda…
Özlemler mavidir, bilirim
Özgürlüğümdür.
Yüzlerine dökülen saçların,
Gecenin derinliğindeki gözlerindir.
... Dudaklarındır
Bu düşü yeniden yaşamamalıyım.
Biliyorum; belki değil, imkânsız
İmkânsız yaşayamayacağım burada
Çöker göz kapaklarıma hüznün yorgunluğu.
Gönül ferman mı dinler.
Bazen ana-avrat bir küfür,
Bazen zil-zurna, kör-kütük sarhoş.
Bazen bir sevda, bir sevda ki
Kimseler duymasın isterim.
Usulca hecelenirken ismin dilimde
Ve başımı kaldırıp yukarıya,
Göreceğim de gökyüzünü
Düşecek sevdan aklıma diye
Korkarım…
5.0
100% (6)