3
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
1451
Okunma
aşk kalbimizin
beraberlik hayatımızın yükü
güneş
toplamış ne kadar resmi varsa
sokak durmadan bilet kesiyor intiharlara
kaldırımlar yeniden sevmeye meyilli ayyaşları
fırtına öncesi tüm çığlıklar
sezeryanla doğuyor
sen göçüyorsun
ihanetin en gerekli anında
dudaklarıma boyalı kuş konduruyor
çırpınışını
susmalarımı biriktirerek yazıyorum
hadi at yüklemlerini
ben bu kıyamette de caymıyorum
yüzü kızarıyor sende aşk’ın
tanrı şaşkın
taammüden feryatlarım
sen diye yanmaya alışkın
kutsanmış bir cuma günü yıkılıyor
kalbimde mabedin
araf başı yapan berber
sebatkâr dilime perdah çekiyor
az sövsem günahkar
çok sövsem bana kâr
iğdiş edip bıraktığın sevmelerim dileniyor
kimin kapısını çalsam
içerde eylül bekliyor
yokluğun geçmek bilmiyor
adaklar kestin tenimde
alnına sürdüğün kanlı geçmişi
öperken dirildiğim kirpiklerine sürme
her şeyinle mübâhât
sen diye ölüyorum ya
aslında büyük kabahat
mavileri giyinip
cenazeme geliyorum
allahım ne kadar kalabalık
say say bitmiyor ikimiz
hoca zaten biziz
açmışsın ellerini
tutuyorum o an gülüşlerimi
az bekle hele
imtihan edeyim seni
bildiğin bir duayı söyle bana
mesela benle başlayan
/“çukur derin
sen bende erin
ruhun çürümüş senin
etmedim merhamet
ben gömdüm
sen kabul et
çok şükür bitti kalbe hasâret
amin…”/
alicengizoyunu
(...ben tanrı değilim…seni değil, aşk’ı bağışladım…)