1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1567
Okunma

Vuranla vurulan arasındaki o bağ nedir?
Son sözü olmayan bir yaşamakla ödüllendirilen
Ya da cezalandırılan insanlar gözlerimizin önünden
Kim bilir kaç defa geçti
Çelik çeliğe dönüşmeden önce yani soğukken
Daha toprakta bir madenken öldü insan
Ölü insanlar daha çok öldürmek için
Daha fazla icat ettiler yaşamayı
Bir haddane fırınının hemen çıkışında dövüldü
Sıcak sarı nefretlerimiz
Fırının ağzı açıldığında yüzü eriyen işçilerin
Aklına gelen tek şeyse yarın aynı cehennem
Bir yıl sonra da aynı cehennemde hizmet etmekti ölüme
Sonra sıcakken işlendi savaş tanrısının icatları
Hepsi birbirinden parlak birbirinden baruta aşıktılar
Onlara dokunacak avuçlar ve parmaklara heyecanlı
Sessiz gece sevkiyatlarıyla toplandılar bir araya
Kimileri resmi cephaneliklerin raflarında
Kimileri market raflarında,
kimileriyse üçüncü sahipleriyle ölüme doğmuşlardı
en güçlü silah, en ileri teknoloji,
en borusu öten özgürlük satıcılarının
en olabilmesinin tek yolu
en birbirinden nefret eden insanlar
en birbirinden nefret ettirilecek insanlardı
ve en nefreti doğurdu yaşam
en iyileri yaşasınlar diye
insanı koruyan tüm insani yasalarımız
çok eski hükümdarların hükmetme tutkusuyla doğmuşken
hiç tanışmadığımız adalet o yüce sese terk edildi
ölümden sonrası için inandırıldık adalete
bedenlerimiz her coğrafyanın
gübresi, külü, mumyası ve hep sonrasına teslim edildi
tüm yazılmış çizilmiş yasalara rağmen
görüyorum ki bazen en büyük adalet
toplum vicdanı oluyor
ve bu vicdan bile büyük bir vahşete dönüşebiliyor
çünkü özgürlük satıcılarının sattığı özgürlük
demokrasileri, konu yaşama hakkı olunca
defolu bir gömlek gibi satılıyor dışarıya
en tepede vuranla vurulan arasındaki bağ
bu noktada ortaya çıkıyor aslında
birinin gücünü koruma isteği
diğerininse daha güçlü olma isteği
hep iyi niyetli ölümler doğuruyor yaşama
insan öldükten sonra farkına varıyor tüm bunların…
5.0
100% (5)