21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1525
Okunma

güneşin ağzından şorlayan mağma
dünyanın saçına kar olur yağar
iki adım gelse cehennem ama
tam durduğu yerden cennet yaz bahar
kalbin kafesinden çıktığı bir yer
beynin merak denizinde gemisi
dün izi höyüğü kazıyan rüzgâr
yarına yol açan sakin su sesi
yasak; bellekte eskimiş bir sözcük
suda sudan bir sandıkta kilitli
aydınlık göklere inen özgürlük
tanrıyı çocuklaştıran ayetli
korkuyu körelten çocuk bahçesi
aşka giydirilen gölgeye ışık
ne gölgede bodur, ne loş gölgesi
bahçesinde duvarlar bile aşık
her renk ikliminde güneş rengidir
her soyu yaratan aynı fırtına
ırk çelik zırh olsa kışında erir
insandan çıkar, soykadır şeytana
simsiyah bir işkenceden doğan nur
kan kokulu acılardan bir bebek
güneşten yere dek dizilen mumdur
yıldız sağmak için verilen emek
yanıltmasın bu tutulma bu acı
bu aydınlık daha dünkü bir çocuk
say aydınlık, ölümsüz gün ağacı
düşen bir yapraktır, duran tomurcuk
ömer faruk hatipoğlu
(kıyı, sayı:... , 2007)