2
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
4227
Okunma

"Uğrunda ölürüm; gam girdabına
Dalarım" demişti; yâr...diye sevdim.
"Yeter ki umut ver; çile kabına
Dolarım" demişti; yâr diye sevdim.
Zemhere, zifire, geceye inat
Tozpembe sanmıştım yer, gök, kâinat.
"Öl!" desem ölüme hazırdı güya
Razıydı girmeye ateşten suya
"Sensiz bu bedeni dipsiz kuyuya
Salarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Kaydı var kalbimde her bir ahtının
Ecesi ben idim gönül tahtının.
Ne zaman dokunsa tenime teni
Alıp götürürdü bendeki beni.
"İncimsin, feleğin elinden seni
Çalarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Bir başka kokardı bahçemde çiçek
Sanırdım ki ömrüm böyle geçecek.
Gâh Ferhat olurdu, kâh Mecnûn, deli
Ağlardı, dinmezdi gözünün seli
"Ölümdür" deseler aşkın bedeli
"Gülerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Mehtaplı geceler sustuğu vakit
Verdiği sözlere gözleri şahit.
Kader maharetle kursa da ağı
Sarsılmaz gönlümün muhkem otağı.
Öyle ki, "Del!" desen, koskoca dağı
"Delerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Bakışım kalbine işleyen oktu
Kurduğum hayalde hazin son yoktu.
Ar etti aşkımdan, gizlendi ayıp
Bir bendim kalbinde, gerisi kayıp
"Ayrık otu bitse, erdemden sayıp
Yolarım" demişti; yâr...diye sevdim.
Meğer tiyatroymuş; kapandı perde
Aşk paramparçaydı; parçalar yerde.
Kimse göstermedi güz ile kışı
Demedi "İnanma, bu gönül işi!"
"Üzülsen, ağlasan gözünden yaşı,
"Silerim" demişti; yâr...diye sevdim.
Kapıyı yüzüme çarparak gitti
Ölümsüz denen aşk, hüsranla bitti.
Mecit Aktürk