3
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
642
Okunma
’’Nasıl vardı elleriniz
Nasıl kanattınız o domur domur Mayıs göğünü
Nerelere gizlediniz dal uçlarını
Mevsimleri n’ettiniz
Yeşili kırmızıyı zambak morunu
Yavru kuşun sabah sıcaklığını
Nerelere kitlediniz akşam yelini
Karanlıklar ey karanlıklar
Nasıl oturdunuz bu ellerle sofraya
Ekmeği nasıl böldünüz’’
Ölüm ani
Yaşam çulsuz
Hayat sırlı bilmece..
Ağır aksak tekamül el yordamı kıra döke
Ve git gide büyüyor
Dünyanın karnındaki o bitirim kara leke
Şimdi geceleri aydınlatan yıldızlar değil
Aymazlık durağanlık global armoni
Ve Sam amcanın akıllı füzeleri..
Antenler arası yıkım dalga boyu felaket
Bir türlü küreselleşemeyen dünyada
Sürekli kazanmaya oynuyor birileri
Sorgulasam ibrişimli cahillik diyecekler
Peki dünya milyar yıldır kare miydi ki?
Ey sanık sandalyesindeki hasarlı insan
Mahkemesiz suçlusun
Ve tarih tutanaklarına çoktan kaydoldu suçun
İklimler senden davacıdır
Yağmurlar ormanlar dağlar denizler
Ve yeşil ve kırmızı senden davacıdır
Oysa sünger perdelerin ardından
Feryad figan içinde sesleniyordu sana beli bükük dünya
Duymadın..
Şimdi vahşet
Şimdi zulüm
Şimdi ölüm zamanın aynasında
Söyle ne bırakacaksın çocuklara
Hiçlikten başka?
Ayak üstü insan eti
Aperatif cenin
Yetim gözleri üzerine sofran
Süslü kadehlerde içtiğin damıtılmış su değil
Klorlu kan
Algın puslu sevgin cılız umudun bican
Ama sen değil miydin sarp vahalarda
Cananını arayan o devasa can?
Alevler arasından bak şimdi geleceğe
İse dumana boyan
Kapkara gir her gece yatağına
Ve her sabah küllere uyan
Senindi bu emanet..
Göremedin aldığın bir nefesin heybetini
Ekmeğin suyun kıymetini bilemedin
Şimdi
Yan..