8
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1080
Okunma
EMANET MEKTUP
Akşam bu ya bu son tren..!
Lokomotifte bir heyecan
Ha dokunsan canlanacak kaçacak sanki
Makinist aceleci
Bir kondüktör zulasında düdük
Daha az önce geçti önümden voltalayarak sabırsız
Saatim yoktu
Sanırım gece saldırıyordu tek bildiğim Haydarpaşa garındaydım
Koynumda Bayrampaşa’dan aldığım bir mektup
Zindan, bu ya rutubet çökmüştü göğsüme
Zarfın üstündeki isim beynime kazılıydı zaten
Terettüdsüz bir duvar kenarında yazılmış besbelli
Kırışmış kağıdın ucundaki yosundan belli ilk aldığımda anladım…
Yolcular çakmış dünden camlara bakışlarını
El sallayanlar mı dersiniz sayısız…
Valizsiz bir yolculuk işte bu ne olsun
Gidip gelmemek dönüp görmemek misali….
Beni getiren vapur böğürür Kadıköy sancısında
Martılar başında cirit atar kanatlarında duman
Ve birazdan kalkacakken şimdi tren
Gözlerimi ben Marmara’ya bırakacağım
Denizdeki mavi köpük köpük çalkalanırken dalgalarla
Belki de artık iki gözümle göremeyeceğim bu şehri…
Sis bu ya hep saklar dar ağaçlarının dallarını
Paslanmaya yüz tutmuş tünellerde kör olurken gözlerim
Uzak kalıyordu deniz kokusu
Ve içimde büyüttüğüm kimsesiz martıların kanatları soluyordu …
Oysa badem çiçekleri baharla beraber dünden açmıştı
Köydeki Fatma Nine sularken avluda sevdiği karanfilleri
En beyaz olan karanfile , Yusuf
Kırmızı goncalı güle de Nazım koymuş adına
Yaradan şahit valla ben bunları hep başkasından duydum
Ben trendeydim…
Kondüktör gördü gece gördü bir de bu kara vagonlar…
Göğsümü küflendiren mektubu henüz okuyamadım
Sırf uyandırmamak için Fatma Nine’yi
İmam söyledi bundan sonra okuyacaklarımı
Bu yüzden bende onun kıbleye gelen başına koydum
Oğlundan aldığım iki satırlık bu emanet mektubu…
5.0
100% (10)