12
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1557
Okunma
küllüğe bastırdığım izmaritlerin ayrı duruşuna baktım, külünden
inkar!
üstüne yattığınız halı sizin parçanız değil miydi?
hani yanarken içten içe alev
tüterken duman
çekerken tiryaki
köprü olmadınız mı akciğerlerine?
bırakın tanışmıyoruz ayaklarını
yemezler!
’siz neyin kafasını yaşıyorsunuz’ diyor ya oğlum
’vallahi bilmiyorum evladım’ diyorum içimden
dışımdan ’nerden duyuyosun şu saçmalıkları?’
toplu inkardayız kendimizi
hani gözümüze baksalar anlayacaklar diye
maskeleyip çarpıttığımız bakışlarımız
gülüşlerimiz ve yalanlarımız var ağız dolusu
’biz neyin kafasını yaşıyoruz oğlum?’
ağır mı geliyor bu benlik duygusu
yoksa
gösteremediklerimiz fazla mı sergilediklerimizden
damarımı kesseler kanım ne renk akar
ölsem kimler ağlar arkamdan en çok
kimler üzülmüş gibi yapar
kimlerin kalbi sızlar inceden
geçelim bu tatsız konuları iyisi mi
...
bir elmalı turta olsa şimdi mesela
birkaç güzel insan mutfak masamızın etrafında
çaktırmadan en büyük dilimi alsam tabağıma
onlar sohbete gömülmüşken
şiirdi, sanattı falan derken yani
şöyle tadını çıkara çıkara ısırsam
bulaşmasa ağzımın kenarına pudra şekeri
yakalanmasam diyeti bozarken
sonra günlerce aç gezip bir gram veremediğimden dem vursam
nebiha ’dağlara çık şekerim, zıpkın gibi olursun iki haftada’ derken
’sende bu oburluk varken, akrep nalan olmadığına şükretmelisin’ dese savruk insan
-anladım kaçmadı gözünden çaldığım turta-
küsss yaşıma verse kabahati
sevtap az çalışmama
ressam, resmini çizse turtanın, pijamasıyla
gülnur ’’kralını yaparım ben turtanın’’ diyip tarifini yazsa şiirle
yaksak üstüne sigaralarımızı
...
kül diyordum az önce
inkar
ölüm falan
ne zaman çıktı bu şiir de yoldan!
5.0
100% (15)