22
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
2004
Okunma

Bıçak sırtı nefeslerde yarasa
düş kenar mağarasında karanlığa çarpan.
Sini sini yer sofrası kadar haksızlık
vur başına soğanın al acısını ayrılığın...
Uzan uzana bilirsen aslanın midesine
al açılmamış kahır şişelerini.
Ceylanın indiği pınarda durakula
bir bardak su getirir belki sana...
Diner mi gerilla öfkesi bir gül dalında?
Binlerce kez batarsın uçurum sözlerde de,
Bir Atlantis olamazsın;
İrtifa kaybettirir tutunduğun her çiçek...
Aşk dilinde şakımak mı?
mazoşist raylarda flu bir tren sesi,
ölmüş gecelerin yalnızlık çarpması.
Koca karı soğuklarında sevişmece oynaması...
Bağırlarına taş basan anaların baldıran görüntüsü...
Bağla acıtan aşkların çenesini
ölmeye mahkum et kralın soytarısını..
Kırmak yok kalemi yargıcı,
çilingir sofrasını kurmuş güneş
tütünün eşref saatinde karanfil bahçesi
gölgesini büyütüyor portakal çiçekleri...
Ben yine de kalemimi,karanfil kokulu çayımı ve yalnızlığımı özlüyorum
şiirlerime su vermek, yağmurun ıslağında,güneşin parlaklığında ela gözlerlerimi duyumsamak istiyorum.Düşlerimi gül pembesine boyamak,aşk özürlü dünyanın tozunu almak istiyorum..Yeşil patika yolda yalnız kalsa da ayak izlerim.Hayatın silemediği derin uçurumlara da eyvallah diyorum...Geri geri gitse Tanrı siler miydi ayak izleri mi ? Diye de düşünmeden edemiyorum...Gırnata ile kılıcın düellosunda yüreğime saplanıyor kalemim ve yoruluyor dize işçisi...yorgunluğa da eyvallah diyorum...:)
Ferda Özsoy
5.0
100% (28)