38
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1984
Okunma

I
Rüzgârdan yediğin son tokata karşı
Kilometre taşına dayalı ayakların
Hazmede hazmede
Bu yolu yürüyeceksin şair kadın
Hey ahali,
Sağ yanımda boklu marmara’nın
Kişniyorken yeşile çalan mavisi,
Sularında ayak sesleriyle ıslatarak geceyi
Kaç kilometre mesafe sonunda
Bir yağmur ertesi toprak kokar asfaltlar.
II
İşte… tamamlanıyor sahne.
Lodos ayırdı gemileri limandan
Sönük fenerlerime göz kırpıştırıyor
Yaralı yıldızlar
Yanakları al, gözleri şehla güllerin,
Ezerek bahçelerini, gülüşen yapraklarını
Gömüldü düşlerim içine dünün
III
Kirpiklerimde canlanırken
Katmer katmer yediveren dikenleri
Kaç kilometre gecikmeli
İhaneti limanıma bordalamış dillere
Saplanır ah’ların sesi
Bu gün üçnisanikibinbir
Söz vermişti yıldızlar
Sağanak yağacaklardı sağanak
Onikiyıldabir
IV
Ne bakıyorsunuz garip garip suratıma
Yıkılın…!
Gereğini düşündü dalgalar
Teker teker yıkılın…!
Sırtında dakikaların darağacı
İdam sirenleri çalıyor tüm vapurlar
Şimdi ölmek zamanı
Çırpınıyor avuçlarımda yüreğim
Ceset olmaya meraklı
V
Bengi onura sürgünlüğüm
Ağırlığınca bastırıyor gözlere
Sabrım ısırıp dudaklarımı
Taşıyor cenaze alayını omuzlarında
Alnımdan savurarak saçlarımı
Kaç kilometre açığımda ak pencerede
Çıplaklığıyla dolanır bir daha gökyüzü
VI
Avcı sokak lambaları avlıyor ayı
Sınırlar perdeler dikiyor yıldızlara
Kapatmayın onları..!
Sudan taze çıkmış ıslaklığıyla
Bırakın birazdan düşecekler üstüme
Tüm sıcaklığıyla
Kaç kilometre kuzeyden eser lodos bir daha
Dürüp hesabımı çentikleyecek takvim yapraklarını
Küllü günebakan gözler gül görmeye hasret
‘Oysa bana bu gece
Sadece bir tek kurşun gerek!
VII
Caddelerce asılmış
Lağıma bulaşmış insan yüzleri
Şimdi benimki de onlardan biri
Son akşam yemeğimde
İçi bin bir renkle doldurulmuş
On iki yalancı dolma yedim
Soyun bu yüzün derisini soyun
Yeni bir yüz geçirin
Aynaların sırlarına kelepçelendi
Gülüşleri yırtın, parça parça gerin
VIII
Kaç kilometre hızla kaçılır ardımdan
Kendi adımlarını kırıyor ayaklarım
Zamanın ötesinde dolanıyor yaşam
İntihara meyilli ellerim sallanıyor gırtlağımda
Martı çığlıkları yosun kokularına bürünmüş
Al pelerinli çalgıcılar yaralı güvercinleri
Gece karanlığına uçurmaya çalışıyorlar
IX
O eski ellerimin üzerinde bulutlar gömülüyor güneşe
Dibimde fingirdiyor aşağılık karanlık
Kırağı çaldı ektiğim dağları
Nefesimde zift, kartal kılığıyla geçiriyor tırnaklarını
Kâbuslaşmış gerçekler çakılmış evrenin soluğuna
Kendini kusan türküler çalıyor mekânlarda
X
Susturun!
Akbabalar kemirirken bedenimden leşleri
Ateş böceğiyim kendini aydınlatamayan
Şimdi soyundum üstümden geçmişimi
Düşler dalgıcı, deşe durdukça gerçekleri
XI
Ateşten arabalarıyla mızraklıyor karanlık
Işıksız perdelerimi
Altın dişleriyle sırıtan
Şişman koca memeli çingene kadınları
Demet demet cansız yalan satıyorlar
Ağızlarında sakız gibi çiğneniyor gerçeğin
Şarkıları
‘Son canlıyı gömdük
Son canlıyı gömdün’
XII
Kaç kilometre çekiyor
Bu lanet olası bebek sarıyer arası
Metrelerce uzuyor yürüdükçe sahil yolu
Blackless