12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2326
Okunma

Çeşm-i bülbül (Bülbülün gözü), 18. yüzyılın sonunda III. Selim’in Mevlevi dervişi Mehmet Dede’yi cam tekniklerini öğrenmek için Venedik’e göndermesi sonucunda ortaya çıkmış bir cam işleme sanatıdır
Çeşm-i Bülbül, yaratılışında kullanılan özel camcılık teknolojisinin yanısıra, uzun işlemler ve yaratıcılık gerektiren bir üründür. Başlıca özelliği, ince ve renkli cam çubukların yüksek ısıda eriyip, su gibi olmuş camın içine yerleştirilmesidir. "Dönerek burulan" çizgiler, o cam formu biçimlendiren ustanın hünerini ve üslûbunu yansıtırlar
Amaç cam sanatına faydamız olsun :)
kusursuzluğu arıyordu üstad sanatında
her biri birbirinden bin kıymetliydi
gönül sarayında
bu yapacağı olacaktı ustanın özü
temsilen onun maharet sözünü
ya bismillah çekip başladı işine
ince ip ince cam çubukları
eritti kızgın alevlerde
akabinde soğuk cam çubuklar
dönerek burulmaya
başladı hamurun rengini almaya
çift yapraklıydı emeğinin yapısı
dış kabuğu sert bir o kadar alacalı
içi hafif ve yumuşak sanki örümcek ağı
tek damla pürüz kalmamalıydı üstünde
buluncaya kadar hicap inceliği
var gücüyle kucakladı alevleri
her seferinde saydam zar tanesine
üflüyordu nefesini
alması için hakikat şeklini
üfledikçe oluştu camda damlası billurun
döktü üstüne bin bir deseni göz nurunun
sonunda erdi muradına yarattığı vazoyla
hazırdı kullanılmaya güzel bir aşk masasında
bir gün talihsiz bir ziyaret sırasında
gördü ki bin bir emek döktüğü bülbül gözü
kaldırılmış yüksekçe bir rafa
kıyamazdı olmasına ziyan
bir iki çiçek olmalıydı en azından
çeşmi bülbülün içinde yaşayan
döküldü gözünden iki damla göz yaşı
aldıktan sonra beklenmedik cevabı
çok ince çok narin sanki billur tanesi
sakladık tüm gözlerden çekindik incinmesinden
çiçek de bulamadık içine ona layık olan
biraz da korktuk kırılmasından
Blackless