21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2602
Okunma

bir varmış ve bu var olacakmış
diyor hayat
yıllardır tabanını kara sulara yalatan
eskimiş ayaklarıma karşı
bu gün yeni sandığın kafamın içinde dolanan
dünlerin biriken akıldışı esrarı
doldu sayfaları varlığımla yazdığım defterin
geldiğinde okuma anı seçemedim el yazımı
bir kaç sararan sayfa ve solgun yazıydı takılan
gözüme battı en çok da zamanda küf kokanlar
haliyle acıyor can ortaya çıktıkça bu ziyan
uymuyorsa küçük ayaklarım bu kapının açtığı yola
ne azalıyordu yollar ne de tükeniyordu onlar
belki az uzundu yaşadığımdan yada kısa boyumdan
ama ben vurmaya çalıştıkça kement yollara
zamanda bıkmadı benimle dalaşmaktan
dilden dökülen birkaç renkli kelime
yetmiyordu doldurmaya damarlarını kalbin
oysa ne çok kilitlemişti ağzını söylerken aşkını
ve tıkamıştı kulaklar kendini sözlerine sevginin
ısıttıkça nedamet güneşi mevsimlerimi
tutacağa dönüştü yanık ellerim
patikaya çıktıkça dümdüz yollar
sırlıyordu beni durmadan
bir zamanlar içime gömdüğüm duvar
ha.. diyince altın rengine çalıp
kollarını açmıyordu bulanık gökyüzü
nereye yağacaktı göğsümü sıkıştıran
kıpkızıl bulutun yağmurları
dediler öğrenmenin yok yaşı değmez hiçbir şey
katran karası göğün altına mahkum etmeye kendini
geçitsiz kapı eşiğinden döner geri yavru kedi
burnunu çekerek de olsa minnet etmez beton yığınına
bu saatten sonra olamayacağına göre inşaatçı
çevirmelisin ters tarafa değirmenin taşını
elbet irice de olsa bir apaz un çıkar yoğrulur
yeniden hamurun’’da
yine yanlışmış öğrendiğim
değiştirmediğim sürece içini
her yere geliyormuş benimle
bu bedenin üstündeki kütle
Blackless