1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
807
Okunma
ayazda uzayan
tren sesleri
nal sesleri
uyandırır günü
yağmak aşkadır
karpuzu kucaklamak
çiftçi için bambaşkadır
güneş doğar
ve aydınlık kaldırılır
yolculuk gelir akla
nefsin caygın havası hissedilir
aklın aldığı mesafe gündüz vakti gidilir
söz kesen
köprü tutan başlar
engebenin ilk çakılıdır
özü susanın göğsüne
gürzler vursa ya
ne diye kendi içinde
öyle sakalsız
öyle dirliksiz çakılıdır
hani;
dedeleri ağırlayan korku?
nerde;
Hakk’ı parlayan göz sahipleri?
Kan ayağı yangın yeri
köz sahipleri?
Damar damar kuruyan nehir
bu zamandır
ne biten nimet
ne abdest vakti
umarsızca yaylara uzanan
suskunluktan kanı kesilen
imdadı duymamaktan sağır
gülmekten ciğerleri ağrıyan
delik delik ağrılar kadar ağır
boşluk sahipleri
çiçekler bakmayana ne göstersin
yinede böcekler bilecekler!
en büyük umuttur ölüm
ağlarken ölen gördünüz mü?
iki şey şiddetlicedir
bileğidir iki şey
aşk kaldırır yoldan
ya da yürütür yolu
hızla ağırlık kazanır kàlb
bu doğru
söz dinletir bir yüreğe
erdirilmek de var
ansızın
uçan kuşlar görmek gibi
bilmeli ki yanmak
güzele değdirilmektir
yuvarlanmadadır döngü
hangi yanındasınız
bu durduğunda farketmez
mekàn değişmesi iradenin
büyük uçurumda
kanatlanabilmektir
gül açar
zulmet infilak eder
rayihalar altında gece
aydınlığa gizlenir
gül açarsa ten
ateşten temizlenir
gözlerde duman duman yakarış
uzağa raylar gider
uzağa gemi bacaları
kanatlar
rahvan atlar
daha uzağa ise bir
göz kapayış
5.0
100% (5)