4
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1356
Okunma

ismini ne kadar değişirsen değiş
değişmeyen tek şey kan emici insanlığın hep merhametsizdi savaşı..
çoluk çocuk dinlemeden dinmeden akarken mahsum kanlar verdi kırmızıyı toprağa...
ASIRLI BİR NASIR
Son ayin öncesi yakılır ölü mumlar
Kara tapınakların ortasındaki sunakların ıslaklığı
Azizelerin ellerinde kanayan teslimiyetle kurutulurdu
Kabuk bağlayan nasırlı dualar savrulurdu usulca
Yüksek kulelerin daralmış parmaklıklı penceresinden
Kısık bir IŞIK düşerdi tanrıların simgesi
Kaçıp saklanırdı gölgeler kolonların ardına suskunca
Ateş düşüren savaşların kan kokusu saplanırdı duvarlara
Korkutulan melekler leyleklerle bir olup
Aşarken zirvesi beyazla kaplı buzlu ulu dağları
Üşürdü kum saatlerinden düşen taneler
Fırtınaların avuçları sökerken koca kutsal çınarları
Ülkelerin üzerine çatık kaşlı tanrılar şimşeklerle mızrak atardı
Tüm yıldızlar korkarak düşerken soluk ışıkları kalırdı
Yanan şehirler
Eski zamanlar
Kan emerdi geçmiş gelecekten
Kırık kanatlı kartallarda keskin uçlu topal bakışlar
Delinirdi deli gecenin kör karanlığı
Yağmur isyan göz yaşlarını akıtırken şehirlere
Çocukların ruhları saklanırdı bulutların kundağında
Kirli büyüler ki
Tılsımlar içindeki ritüellerde çürümeye yüz tutardı
Tutsak savaşçıların elinde paslı barış kılıçları
Son kalan gövdesi geniş zeytin üzgünlüğünde
Göğsünden soluyordu tüm ülkelerin uzak aydınlığı
Kızgın tanrıların parmak uçlarında söndürürken
Kırılıyordu tüm köprüler gök gürültüsünden
Vuruluyordu tüm sokaklar ora yerindeki direklerinden
Son kalan azizenin ince dudaklarından çıkarken ağlayan Meryem
Kuruyan tüm yapraklar yeşiliyle döndü o ağaçlara
İlahi bir sevdanın yanan mumları iz bırakılmışken karanlık tavana
Tüm havariler bir olup koştu
Siyahı beyazla yıkmaya
Ellerinde küçük yaşta öldürülmüş çocukların ruhlarından oklarıyla
Meydan okudular
Savaşların ayaza kesmiş insanlığın katline
Yol kenarında ölmekte olan bir çocuğun son nefesi göz kırptı onlara
Kıvılcım çakılan alevler yandı
Göğe yükselirken insan külleri
Havariler attılar oklarını toprağa
Tanrılar diz çökerek ağlarken
Yangın yeri bir ortalıkta
Onlar ki hep birbirini öldürdüler
Hiç düşünemeden...
Arta kalan papirüslere kazınmış mezarındaki harfler
Birde gizli efsaneler uydurulmadan yazılmış…
Son azize karanlıkta kalırken bir tapınakta
Rüzgar sustu
Dualar sığındı duvarlara
Kapanırken göz kapakları bir zamanın
Yağmur kan sağanağında yağıyordu seslice…
Ve geride eski kılıçlardan kalansa barut kokusuydu
Ve tanrılar hep o zamandan beri üzüntülüydü
Ölen çocukların sırtındaki kurşun yarasındaki sızılarla….
5.0
100% (10)