6
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
893
Okunma

BİR PAZAR ARALIĞI...
-Sıradan sanrılı bir pazar sabahıydı sadece-
Sancılı mevsimin esintisinde savrulurken tüm gazeller
Sarıya boyalı yere inattı, gök mavisiyle
Üşümüş güneşin solgunluğunda
Isınıyordu tüm tellere sıralanmış serçeler
Kapalı pencerelerden gördüm açık havadaki parçalı bulutları
Duydum, tüm haber spikerlerinin dilindeki kısık sesli yağış haberlerini
Birazdan bodrum katındaki odalar çamurlu sağanaklarla dolacak
Caddelerdeki tüm mazgallar kusacak tüm şehrin pisliğini
Takvimler bir aralık kışı göstermek isteyecek beklide
Son yağmurla birlikte düşerken son kalan yaprak
Sonrasında kar kokusuna karışacak kış şarkıları
Islak çamurlu nakaratlar dolaşacak boş sokaklarda
Kıvrımlı esmer dumanlar yükselecek alçak bacalardan
Dilde tütsülenmiş türküler sarılacak gecelere
Uzayacak küller sigaralardan geriye düşüncelerle
Az sonra kim bilir beklide iklimin ilk karı yağacak
Eski gülüşlerin sindiği yollar boyanacak beyaza
Suskun kalan kardan adamların bir çift ayak izinde yürüyecek kaldırımlar
Bir ara yamalı hatıralar geçecek aklın kapı aralığından
Kirpiklere asılırken sarkıtlar
Yorgun yüzlü resimler izbe köşelerde küflü tebessümlerinde duracak
Balkonlardaki begonyalar ve sardunyalar sararıp solarken soğuktan
Önce ben üşüyeceğim bu şehirden ceketsiz giderken
Tüm sığınmacı kuşları doldurup koynuma
Ağır adımlarımı arkamdaki kar izlerinde çakıp
Sırtımı hiç dönmeden geriye
Ve seni hiç hatırlamadan, arkama bakmadan
Gidiyorum işte bu şehirden seni sana bırakarak
Tüm aynaları kırıp gönlümden gidiyorum…
Aylardan aralık günlerden Pazar
En çok da kış öncesi bir mevsimdi
Senin bu kentte kaldığın ama benim gittiğim gündü
Şimdi yanımda sığınmacı serçelerim
Dilimde eski şairlerin şiirleri öylece üşüyerek gidiyorum işte bu şehirden…
-içinden hasret acısı geçmeyen aşklar zaten aşk değildir-
5.0
100% (6)