2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1503
Okunma

sen..
tren raylarını sevdin çokça..
ben …
vapurları..
bu yüzden kestim saçlarının kırıklarını/
kestim sözümü
ve bende
dönüp arkamı gittim…
(...)
Yüreğimden/
yüreğine teğet geçen ten kokusunda bıraktım..
ç/aldım sözlerimi ki
ve ben
sus/tum..
(.
.
.)
kendi durağımda..durağanımda..
tek şekerli çay tadında bir mola yerinde yaklaştıkça kendime/derinliğine sustum..
sana sustum ki
düşürdüm avuç içlerimden maviden daha mavisini..
kırık bir notaydı iki dörtlük..
aldım/alıştım..
sağanaklarda minnacık bir andı
aniden başlayıp..koca bir hiçlikte son bulan/talan..
öksüzleşen/kimsesizleşen ki
orda bir blok arasında/kelimelerin tınısında gömülmüş bir anda seni buldum..
delice anımsıyorum şimdi inan ki hepsi bu..
sondan bir an önce..
bu gün cumartesi yüreğimdeki zamanı durdurdum..bileğimden önce/
ve sonra birkaç şey yaptım..
biraz hasret/çokça nikotin/birkaç fincan kafein/biraz kış/biraz yaz/
biraz kendim ve tuz kadar sendim ki
yaptığım birkaç eylem daha var lakin bunlardan bahsedemem şimdi..
damarlarımı zorluyorlar..kimi zaman aklımı ki
bir illüzyonun dehşetli gözlerle yutkunarak seyredilmesi için
gerçek olması gibi..gerçeğimdi bunlar..
yokluğunun teri yapışmıştı tenime..
göğüslerin dümdüz olmuştu göğüslerimdeki bu sabah yapışık uyandık..
sabaha dek iki bacağımın arasına alarak ayaklarını..
soluğun..soluğumun içindeki duvarlara çarparak nemli..uyumuşum
ve ben kazıyorum şimdi duvardaki nemi..
bu gün toparlayarak kendimi..
karmaşık duygulardan uzak kendime b/aktım..kendi yüzüme..
elaya kesik kırılmış bir keskinlikte belki ama baktım ve yaralandım ben..
bedenim çatladı ve dağıldı odamın karanlık köşelerine parça parça..
yılmadım..
üzerime çekerek en keskin düşü..
dokundum sana/doldum sana/oldum sana ki
kar yağacak ve üzerimi beyaz vuslat örtüsü kaplayacak..
”görmeliyim”..
benim g/özlerimi bir daha bağ/lama..
artık düştüğüm yar /da..o kuyuda..
bir şey yok ki aşk çıplak ayaklı bir panterin ciğerimin üzerinde dolaşması/
ruhumla dalaşması..
aşk sol boğazımın altındaki diş izi..
parmak uçlarımla dokunuyorum şimdi mora kesik..
bu gün ben kendime borçlu/kendime kızgın..
kendimle alıp veremediklerimi kendime anlatır buldum..
bir istek/bir tutku belki..
yazılarını okudum..
asla hatırlayamayacağın yazılarını ki
sonra birkaç kare cemaline b/aktım..
sonra gözlerine..
sözlerine..
tatlı-acı yaz günlerinde sana bıraktığım her anıyı geri almadan
ve hiç kimseye vermeden senden aldığım her şeyi..
şimdi kaçarak ve koşarak uzaklaşacağım..
yolların tabanlarımda bırakacağı ağırlıkları bile kazımadan ki
günler sonra kayıp bir kentin sokağının tam ortasında/
sağında/solunda..
bir yerinde bana b/arken bulacağım seni..
saçların ıslak/uçları kırık bana bakacak..
bana baktığını göreceğim ki
omzunun/kokunun/yüzünün bana dönük olduğunu bileceğim..
koklamayacağım ve dokunmayacağım delice özlediğim bu yerde ki
flu bir görüntü içersinde çekip/geçip gideceksin..
evine geç kalma/geç kalma hayata/
banyona/küvetine/paletine/renklerine/kokularına ve korkularına..
damlıyor evet parmak uçlarımdan ıslağın dokunma..
bırak kalsın saçlarımdaki kir..
korkuyorum..demiştin..
ve kavrayıp bileklerimi..
avuç içlerinle yakalayıp saçlarımı öpmüştün damarlarımdan..
dudağında..dudak kenarında/bir kesik izi var şimdi sende..
başaramadığın bir ayrılık/bir ölüm ki
önüm arkam sağım solum söbe..gördüm seni..
gördüm evet lakin kördüm/kördüğüm..
ve sen kendine bir düşte çarptın..
saklayamadığın her eylem..bir gece..he-ce..he-ce..
sokak lambalarının ışığında çarpmıştı yüzüne ki
gözlerin bana çarpmıştı/bedeninden önce..
ağlamıştın..unutmadım..
dilimin ucuyla damağıma yapışmış bütün sözlerimi kazıyorum şimdi
adını
tadını
kokunu
unutturuyor
ve
unutuyorum
ben
vardım
yaşadım
ve
yazdım
şimdi
ise
selam
verip
son
alkıştan
önce
gidiyorum
sahnenizden..
(…)