0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1729
Okunma

Karanlık ve soğuk odalar vardı
İçleri hınca hınç insan dolu
İçleri nefret ve intikam dolu
Küfür ve sitem dolu içleri
Matruşka en küçük bebeğinin yüzünü giyinmişti
Odanın demir mahmuzunu iterken eliyle
Adımları ürkek ve tedirgindi
Başını uzattı derin boşluğa
Bir şey göremiyordu
Gözlerinin alışmasını bekledi karanlığa
Alışmıyordu
Aniden bir siluet belirdi önü diyebileceği bir uzaklıkta
Ve etrafında onlarca sorgucu
İçleri nefret ve intikam dolu
Küfür ve sitem dolu içleri
Sorguladılar sordular
Münker’den aldılar
Nekir’e koydular
İtiraz ediyorum dedi, Matruşka
Sayın Yargıç
Saydı
Neredeyse bin soru vardı ortada
Ama sorun yoktu
Verilecek cevap çoktu
Lakin anlamı yoktu
Bir şey sorabilir miyim dedi Matruşka, aniden
Hatta masum bir istek bu yürekten
Bu soğuk ve karanlık odada ne işiniz var?
Güneş dışarıda,
Kuşlar diyorum kuşlar, onlar da
Mavi, yeşil ve hatta sarı da
Karanlık olan gönülleriniz değil,
oda
Soğuk olan duvarlar
Yetmiyor nefesleriniz ısıtmaya
İnatlarınızsa daha bir üşütüyor sizleri,
Çıkın hadi.
Çamlak çatlattım çıkmadılar
Çömlek patlattım çıkmadılar
Şimdi yüzümden düşen bin parça
Yüzsüzdüm hani
Söyle nereden düşüyor bu parçalar
Bu gözyaşları
Bu sümük
Bu tükürük
Sadece…
Umutlarımı satın almış peşin alıcı
ve satmış köle pazarında pazarlıksız
Kul olmadan köle olmayı öğrenmişiz
Özgürlük ağır gelmiş bizlere
Hürken esareti seçmişiz.
tAhmAz 22/11/2012