3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1854
Okunma

Prof. Dr. Haydar Baş
22 Kasım 2012/YENİ MESAJ GAZETESİ
Hüseyni mantığı kavrayabilmek
İmam Hüseyin’in şehadeti ile neticelenen Kerbela vahşetinin gerçekleştiği on muharrem günü yaklaşıyor.
O günün şartlarında, İmam’ı Allah rızasını umarak atlarına çiğnetenler ile bugün aynı mantıkla İslam adına cinayetlere imza atanlar, Yezidi bir akıbetten korkmalıdırlar.
Zira bugün batının keşfettiği İslam âleminin yumuşak karnı Şii-Sünni kavgası, nerede ise her Müslüman’ın alet olduğu tehlikeli bir haldedir.
Batının İslam ümmetini mezhep kavgaları ile ayrılığa sürükleyen bu suni kargaşa ortamını oluşturabilmesinin nedeni, İslam âleminin bugün Ehl-i Beyt’e sırtını dönmesidir.
Hz. Hüseyin (as), kendi şehadeti ile sona erecek iman-küfür mücadelesinde, 30 bin kişilik Yezid ordusu ile karşılaşmasından itibaren Ehl-i Beyt’in önemini anlatmıştır.
Aşura sabahında dahi, Ehl-i Beyt’i hatırlatmıştır:
“Aşura sabahı İmam, Ömer b. Sad’ın komutasındaki orduya konuşma yaparak, onların üzerindeki hüccetini tamamlamıştır. Bu konuşmada, kendinin ve Ehl-i Beyt’in Cenab-ı Hakk (cc) nazarındaki konumunu hatırlatmış ve ordunun yaptığı yanlışı bir kez daha ikaz etmiştir.” (El-irşad, c.2, sayfa 98)
Bu konuşmanın netice vermeyeceğini gören İmam, şu duayı buyurmuştur:
“Allah’ım, biz peygamberin (sav) Ehl-i Beyt’i, O’nun torunları ve yakınlarıyız. Allah’ım, bize zulmeden ve hakkımızı gasp eden kimseleri zelil ve mahvet.” (Maktel-i Harezmi, c.1, sayfa 249)
Demek ki, Hz. Peygamberin oğlum dediği İmam Hüseyin’i Allah rızasını umarak katledenler, aslında Ehl-i Beyt’e olan hürmetleri kalmadığı için bu sapık yolu seçme gafletindeydiler.
Bugünün karışık ve savaşlarla yoğrulan Ortadoğu coğrafyasında da aynı gaflet devam etmektedir.
Sünni dünyanın başı gibi gösterilen Türkiye, Şii âlemin başı İran ile kapıştırılmak istenmektedir.
Çıbanbaşı Yahudi İsrail’e gereken tavır sergilenememekte, sözde kalan Arap Birliği, aba altından İsrail ile kol kola hareket etmektedir.
Bugün koltuk sevdası, imanın üzerindedir. İslam adına hareket tarzı unutulmuş, dünyevi menfaatler ve şahsi hırslar, dengelere yön vermektedir.
İmam’ın kıyamı, Yezid gibi düşük ahlaklı ve İslam’dan uzak birinin ümmete baş olmasına olan itiraz değildir sadece.
İmam’ın kıyamı, İslam ümmetindeki sapmaların sona ermesi ve ümmetin ayıkması için kanla yazılan bir destandır.
Üstelik doğumu Cenab-ı Hakk tarafından annesi Hz. Fatıma’ya müjdelenen İmam Hüseyin’in şehadeti de Cenab-ı Hakk’ın emri iledir.
Kıyamı başlatarak Medine’den ayrılacağı sırada gitmemesi yönünde kendisine nasihatte bulunan Ümmü Seleme annemize şöyle buyurmuştu:
“Yüce Allah benim öldürülmüş, kurban edilmiş, haksız yere ve düşmanca katledilmiş olmamı dilemiştir. Ailemin, kafilemde yer alan çocuklarımın ve kadınlarımın dört bir yana dağılmasını, küçücük çocuklarımın mazlum olarak kılıçtan geçirilmesini, tutsak edilip zincire vurulmalarını, yardım istedikleri halde yardımcı bulamamalarını dilemiştir.” (Bihar’ul envar, c.44, sayfa 331.)
Bu sayede aradan geçen asırlara rağmen, matem günü halen ilk günkü gibi yâd edilebilmekte, Yezid’in şahsında temsil edilen Ehl-i Beyt’e kafa tutan küfür mantığı, lanetlenebilmektedir.
Kerbela Günü yaklaşırken, İmam Hüseyin’in 72 kişilik ailesi ile 30 bin kişilik ordunun karşısında takındığı tavır, küfrün iman karşısındaki acziyetini ve korkusunu göstermesi bakımından da önemlidir.
Bugün İslam âleminin üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş gibidir. Hıristiyan ve Yahudi karşısında düşülen eziklik hali de Ehl-i Beyt’e, İslam’ın özüne ve dinin direklerine sırt dönüşün bir diğer acı faturasıdır.
Kerbela katliamının ve Hüseyni mantığın konuşulduğu bu günlerde, bizce değerlendirilmesi gereken asıl nokta, İslam dünyasının Ehl-i Beyt ile tekrar kucaklaşması hakikatidir.
Emeviler ile başlayan süreç, hak olan İmam’a yani Ehl-i Beyt soyuna ters düşme ile gelişmiştir.
Ve bu süreç, İslam adına geri gidişin ve istikametten sapışın adı olmuştur.
Birliğin ve gelecek vaat eden bir tevhit dünyasının varlığı, ancak ve ancak Cenab-ı Hakk’ın Kuran-ı Kerim’de övdüğü, sevilmiş ve seçilmiş olarak beyan edilen Ehl-i Beyt’e sarılmakla mümkün olacaktır.
Mehdi Aksu
22 Kasım 2012/Yeni Mesaj Gazetesi
Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi
Bugün bir karın tokluğuna imanını, inancını, sünneti satanları, batılın safında yer alanları, zalimleri destekleyenleri, dinler arası diyalog havarisi olup da Müslümanlar arasında tefrika nifaklığı yapanları savunanları görüyoruz. Diğer taraftan da bunlar Kur’an, Peygamber ve Ehl-i Beyt dostu olduklarını söylemekteler. Hayır, böyle Kur’an, Peygamber ve Ehl-i Beyt dostu olunmaz!
Hz. İmam Ali (a.s) Nehcül Belağa’da şöyle buyuruyor; "Öyle insanlar vardır ki, salihleri severler ama yaptıklarını yapmazlar, kötülerden nefret ederler ve onların yaptıklarını yaparlar."
Eğer bir insan Hz. İmam Ali (a.s)’ı sevdiğini söylüyor, diğer taraftan da Yezitlerin yaptığını yapıyorsa veya onlara yandaş oluyorsa bu sevgi samimi bir sevgi olmuş olmaz...
Dolayısıyla Hz. İmam Hüseyin’in Kerbela’sından almamız gereken dersler vardır. Aşura günü vuku bulan olaylar birkaç saatten ibarettir. Bu birkaç saatlik olaydan yüzlerce ders çıkarmamız mümkündür. Çünkü masumun fiilinin, sözünün yanı sıra işareti bile derstir. Masumun oturması, konuşması, savaşması, sulh etmesi, dolayısıyla her hareketi ve hali bir derstir.
Hz. Hüseyin (a.s)’ın Kerbela’dan, aşura günü vermiş olduğu bir diğer ders batılı aşikâr ederek hakkı ortaya çıkarmaktı. Çünkü Emeviler İslam dini içerisinde marufu münker, münkeri de maruf olarak tanıtmışlardı. Emeviler bir noktaya kadar da bu konuda başarılı oldular. Zira bir İslam memleketinde Cuma namazı Çarşamba günü kılınıyorsa, camilerde, minberlerde Hz. İmam Ali’ye sebbediliyorsa buna maruf demek mümkün değildir. Bu ve benzeri birçok olayda, münker gelip marufun yerinde oturmuştur. Böyle bir dönem ve ortamda Hz. Hüseyin (a.s) bizlere dersler vermek istiyor. Yani, insanlar bir zamana gelir de o zamanda, maruflar münker ve münkerler de maruf olarak anlatılıyor ve kabul ediliyorsa böyle bir zamanda, inananların vazifeleri, yapmaları gereken şeyler, batılı ve haksız olan tağutu aşikâr etmek için mücadele etmeleridir.
Hz. Hüseyn’in vermiş olduğu bir diğer ders marufa emretmek ve münkerden nehyetmektir. Bugün özellikle İslam âlemi ezilip sömürülüyorsa bu dersi ihlal ettiğinden dolayıdır. Konu hakkında Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor; "Marufa emredildiği ve münkerden de nehye dildiği zaman yollar abat ve emniyet içinde olur, toplum asayiş içinde yaşar."
Hz. İmam Hüseyin (a.s) vasiyetinde, bu ders hakkında şöyle buyuruyor; "Ben marufa emretmek ve münkerden nefyetmek için hareket ediyorum."
Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek... furu’u dindendir. İslam camiasına baktığımızda sosyal manada artıları ve eksileri vardır. Zengin olan bir insanı düşününüz. O zengin insan cami ehli olup, hac ibadetini yapmamış veya hacca gitmiyorsa, camia ona farklı bir gözle bakar. Cami ve ibadet ehli değilse hacca gitmediği zaman kimse onun hakkında ileri geri konuşmaz. Şimdi bir insanı düşününki zengindir, cami ehlidir ve hacca da gitmiyor. Herkes onu, hem huzurunda ve hem de gıyabında kınamaya başlar. Elbette böyle birisinin hatasının veya eksikliğinin yüzüne karşı söylenmesi doğru ve güzeldir. Bugün mübarek Ramazan aylarında namaz kılanların sayısı çoğaldığı için, bu ayda oruçlarını tutup da namazlarını kılmayanlar kınanır. Ama birisi marufa emretmediği ve münkerden de nehyetmediği zaman onu kınayanlara rastladınız mı? Aksine bugün marufa emredenler ve münkerden de nehyedenler kınanır hale gelmişlerdir.
Murat Çabas
22 Kasım 2012Yeni Mesaj Gazetesi
Şehitlerin Efendisinden nasihatler (1)
24 Kasım yani önümüzdeki Cumartesi günü Muharrem’in 10’u…
Muharrem ayının 10’unda dünya tarihini etkileyen belki birçok önemli hadise yaşanmıştır ama yaşanan bir felaket, bütün yaşananları gölgede bırakmaktadır: Kerbela hadisesi, İmam Hüseyin’in şahadeti…
Peygamber Efendimizin (SAV) en önemli emanetlerinden Hz. Hüseyin, hicretin 61. yılında, Peygamberimizin vefatından 50 yıl sonra şehit edilmiştir.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, konuyla ilgili olarak, “Bu mübarek günlerde kan dökülmez ve hiçbir canlının canına kıyılmaz. Böyle bir günde insanlığın canını, malını namusunu koruması ve kollaması gerekenler Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed (sav)’in torunu Hz. Hüseyin’i (as), çocuklarını, aile efradını ve sülalesini soykırıma tabi tutup şehit ettiler” dedi.
Bırakın kan dökmeyi, hiçbir canlının incitilmemesi gereken bu mübarek günde alemlere rahmet olarak gönderilen ve varlık sebebimiz olan Hz. Peygamberin en önemli emanetlerinden İmam Hüseyin’in şehit edilmesi, bunu yapanlar, yapılmasına seyirci kalanlar, ve de vesile olanlar için ne büyük bir nasipsizliktir.
Cenab-ı Hak, bizleri Peygamberimizin emanetlerine sahip çıkanlardan eylesin, Yezitlerin, Deccallerin safında değil, Ehl-i Beyt’in safında olanlardan eylesin.
“Ehl-i Beyt’in safında olmak” ne demektir, gelin bunun cevabını İmam Hüseyin’in nasihatlerinden anlamaya çalışalım:
“Kıyamet günü, yalnız dünyada Allah’tan korkan kimse emniyette olabilir.”
“Ey insanlar! Resulullah (sav) buyurmuştur ki: “Kim, Allah’ın haramını helal bilen, ahdini bozan, Resulünün sünnetine muhalif olan, kulları arasında günah ve zulüm yapan zalim bir yönetici görür de fiil ve sözüyle ona karşı çıkmazsa, Allah-u Teala onu da, o zalim yöneticiyi sokacağı yere (cehenneme) sokar.”
“ Allah’a isyan ederek bir şeye ulaşmak isteyen kimse, umduğundan uzaklaşarak korktuğu şeye yaklaşır.”
“Hak üzere amel edilmediğini ve batıldan da kaçınılmadığını görmüyor musunuz? Böyle bir durumda, müminin ölümü arzulaması yerindedir. Ben ölümü saadet, zalimlerle yaşamayı ise aşağılık biliyorum.”
“Allah’ım! Sen biliyorsun ki, bizim tarafımızdan gerçekleşen kıyam, saltanat için yarışmak ve değersiz dünya mallarından bir şeye ulaşmak için değildir. Senin dininin (öğretilerini) öğretmek, ıslahat yapmak, mazlum kullarına emniyet ve güvence kazandırmak, İslam’ın farzları ve Resulullah’ın sünnetleri ve hükümleriyle amel olunmasını sağlamak içindir.”
“Farz olan cihatlardan biri, insanın kendisini günahtan koruması için nefsi ile cihat etmesidir. İşte bu cihat, cihatların en büyüğüdür...”
“Eğer dünya hayatı bazılarının nazarında değerli sayılıyorsa, Allah’ın mükâfat evi (cenneti) daha yüce ve daha değerlidir.”
“Eğer rızklar takdir edilip bölünmüşse, servet elde etmekte insanın hırsının azlığı daha güzeldir.”
“Eğer dünya malını toplamak ondan bir gün el çekmek içinse, insanın böyle bir servet hakkında cimrilik yapmaması gerekir.”
“Bilin ki, insanların size olan ihtiyaçları, Allah’ın size verdiği nimetlerdendir. Öyleyse o nimetlerden bıkmayın, yoksa belaya dönüşür.”
“Allah’tan başka sığınağı olmayan kimseye zulmetmekten sakın.”
“Seni seven, kötü işlerden seni sakındırır; senden nefret eden ise seni bu işlere teşvik eder.”
“Akıl, ancak hakka uymakla kâmil olur.”
“Allah korkusundan ağlamak, cehennem ateşinden kurtulmaya sebep olur.”
İmam Hüseyin’in nasihatlerine yarın da devam edeceğim.
Allah şefaatlerinden mahrum etmesin, amin.
Şehit oldu Hüseyin, Öğretmenler Günü’nde
Muharrem’in On’unda, Aşurenin Günü’nde
Hüseyin dik durmuştu, koca tarihe inat
İmam Hüseyin şehit, hem de Haram Günü’nde.
Öğretmenler günüdür, 24 Kasım günü
İlk öğretmen Hüseyin, Kerbela matem günü
Öğretmen kutlamasın, bu kez ruhen yas tutsun
Şehit etti Yezidler, İslam unutmaz günü.
Allah için öldüler, İslam için öldüler
Yudum su vermediler, tam ikiye böldüler
“Kutsal Başı” aldılar, gövdesi çölde kaldı
Yetmiş İki kişiyken, Hüseyin’le öldüler.
Ne kadar imam varsa, bu kez gerçek yas tutsun
Hacı hocalar dahil, mazlumu elden tutsun
Yezidler lanetlensin, İmam Hüseyin için
Ey dostlar, yasımız var..!, Müslüman olan tutsun.
5.0
100% (3)