24
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
2365
Okunma

""
Köhnemiş bir mezarlık gibi
bir kente kaç ölüm sığarsa
işte o kadar güldüm.
Gülüşümün ardındaki sis canlandı.
Yüreğimde,
halat cekmekten elleri nasırlaşmış denizcinin
güvercin kokulu bir çocuğa
okul kaçkını heycanı .
Üstü toz kaplı bir bulutun
şah damarlarını kestim.
Dudaklarımdaki ıslak saçlarının
tuzlu tadını unuttum.
Bir kadının gözlerini okudum.
Cehennemimi karıştırıp
ellerimle, yüzüne üfledim.
Ciğerlerim koşarak çatlamak isteyen
bir kısrağın toynakları
İmlası bozuk yüzeme aldanma.
Ağlarken titreyen
keskin,kırmızı dudakları
dilimi istimlak ederken
ellerimde nurtopu bir ayrılık
Az kullanılmış aşklar
Yıllardır nadasa meyil etmiş tövbem.
Alnımı okşadığın günün sancılı hatırası
ve ben hala gizleniyorum
öpüştüğümüz gecenin gölgesinde.
Biliyorum her şiire girecek bu pişmanlık
Bu biber gibi kahır
inatıçı suskun dilim,
sakalım,
kemikli sert yüzüm.
Senin sarı saçların
beyaz tenin
renksiz gözlerin.
Ört üzerimi gece!
Üşüyorum.
Sonbahar ılıklığında
ölüyorum...