kapıları süpürürken mart
kurulur soba
kurulur halk odaya
kısık farlarla yanaşır kalleşler
ve en iyi barlarda açar yosma güller
topa tutulur ülkenin akşam güneşi
ilgisiz benlikler gibi serkeş millet
halk izler...



büyüklükse
büyük düğmeye delik olmak
hâlâ hafızalarda oysa
müslümanlar katlediliyor
Bosna da Afganistan da
Kosova da
yürüyüşler nümayişler!
bir sakal uzaklıkta değil mi hepsi
ya şimdi?
tanrı mı değiştirdi komşu
yoksa islah emri mi vahyedildi!



ki; kendi bokunu temzilemeden daha
temizledin de ne oldu tüm Ata izlerini
yavşadıkça sümen altı dehlizlerde
yazmayacak mı tarih seni de
Molla Barzani gibi dost hanesine!



utanacak yüzün olsa
yüzülse yüzün kınından
bir yanına Kanunî işer
bir yanına Hazreti Ali
ama dedik ya
gerçi senin kahramanların belli
ne varsa işte hüsrev temelli
köstekli hüseyin fehman
hazreti abdullah karayılan!


utanacak yüzün olsa
işte yüzün utanacak kadar insanî
dahası
adamdan, kayıptan saysan şehitleri
anasını sattın da zaten memleketin
satacaksın babanın mezardaki dişlerini!


hangi kelam doğrultursa
hangi makam hissettirse öyle sok içine
burası destanlar ülkesi
burası şehitlerin çin seddi!
oynayan çok oldu ahvaliyle kendi bildiğince
çok kurt mezarı vardır mesela Çanakkale’de
mesele idare etmek değil
idâme ettirmek bir geleneği


şimdi yasaklandı
ya da saklandı atasözleri
nerede şimdi
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmaz diyenler
ya dedirtenler!


dinle ey ihânet ehli
ya istiklâl ya ölüm
bir yaşama biçimidir bu millete
otağ kurmaz bu millet pislediği yere
kurt tüm sürüyü boğmadan doymaz
bu topraklar her tezgaha mutfak olmuştur
lâkin daha kimse koyamadı
koyamaz da bir tencereye


başında bir çoban olsa bile!..






ToprağınSesi




.