12
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
3291
Okunma

Mürg-ü gönül pervâz edip dönerken
Kırıldı kanadı bir yana düştü
Göklere dayandı ah u nâlesi
Semâvatten dönüp cihâna düştü
Her yüze güleni ben dost sanınca
İhanet meyini içip kanınca
Kerem olup yâr oduna yanınca
Ateşin firakı bu câna düştü
Bir ömür ki dost oduna yanarken
Âlem-i pünhanda sırra dalarken
Sefineler içre necat ararken
Gönül ummanında tufana düştü
Başından kaybettim ben bu dâvâyı
Hesap edemedim gün ile ayı
Çar yandan yıkıldı gönlüm sarayı
Baykuşlar ötüşen virâna düştü
Dostlar meclisinde çoş eyleyenler
Gönüller kırmayıp hoş eyleyenler
Ecel şerbetini nûş eyleyenler
Behişt-i Zehra’da yan yana düştü
Ehl-i dîller her ahvâlden anlarlar
Pervâne misâlî oda yanarlar
Bu dünyadan göçüp gitti o cânlar
Şimdi devir döndü yamana düştü
Kurtlar sahasına dalmakta itler
Softalar da kalkıp bizi öğütler
Arkadan vuruldu aslan yiğitler
Nâmert pençesinde amana düştü
Kimileri yağda balda dem sürer
Kimisi paradan desteler dürer
Kimi üç kuruşa kırk takla döner
Arsızın talihi sultana düştü
Dem be dem ıradık ardan hâyâdan
Nesiller öz tutmaz kokmuş mayadan
İlm ehli el etek çekti dünyadan
Cehlin karanlığı devrana düştü
Cahid-i fâniyim kime neyledim
Erler meclisinde sözüm söyledim
Ömrü hiç uğruna hebâ eyledim
Ardımdan ağlamak cânâna düştü
Cahit Kılıç
İstanbul, 28 Eylül 2012