2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2416
Okunma
Nereden bileceksiniz siz günahın rengini
Kızıla çalan güneş mi suçlu ?
Maviyi yüklenip kaçan bulutlar mı ?
Alnı secde görmemiş yıldızlar getirin bana
Ayakları mor olsun ağaçların
Çiçekleri frambuaz
Bırakın kavuniçiye çalsın hayaller
Mevsimleri falakaya çekin
Tabanları acısın düşlerimin
Esir alınmış aşklar olsun ülkemde
Karaborsaya düşsün zaman
Ölüm kiremit rengi olsun diyeceğim
Gözlerin hep o kahverengi
Ve olmasın fikirlerin susamlı bir simit gibi
Üzülme saçları dökülsede en son okuduğun şiirin
Dokunmasada sana dokunmayan yılan
Bir gün okunmasada sana yazdığım herhangi bir şiir
Hiç geçmesede semtinden sirkeciye giden banliyölü o tren
Duymasanda kaldırımlarda ayak sesimi
Tereddüt etme sevmek için tanımadığın bir şehri
Zira her aşk bir şehirde yaşanır
Ve bir şehirde yaşlanır her adam
Bir şehrin damarları çıkar yani
Sokaklarının, taşları nasır tutar
Yüzü buruşur eski mektupların
Pullarında ah-u zar
Kırılır işte, kemik
Gelmez bir türlü zar
Kaç cumartesi geçer
Bilmem! kaç pazar
Ve sonunda hiç tanımadığı bir şiirde ölür kadın
Benzi soluktur yani ayrılığın
Elbisesi olsada üstünde
Çıplaktır aslında her aşk
Hayatında hiç teleferiğe binmemiştir hüzün
Rüzgarın peşinden ayrılmamıştır ölüm
Yani siz nereden bileceksiniz hüznün rengini
Güneşi çalan karanlık mı suçlu?
Kaçarken mavisini düşüren bulutlar mı?
5.0
100% (4)