5
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2824
Okunma

tamam karanlıktı
ama sen
vuslat için bırak şafağı
ayın şavkını bile beklemedin
şimdi ben
cebimde bıçaklanmış kırmızı bir gülle
geceyi tükürüyorum sokaklara
bir temmuz yanıyor içimde
ihaneti hiç düşünmeden
sana bir sevda eskitiyorum yüreğimde
firardasın
güneşe sataşacaksın bir gün
güz de gelecek
geçtiğin yollar üşüyecek
ve biz
bir dağda iki meşe ağacı gibi
düşen yapraklarımızın ecelini gördükçe
iklimsiz bir sağanakta ıslanıp
humuslu toprak gibi kokacağız
belki de ben
gördüğüm düşlere yaslanıyorum
ama sen
ürkek bir ardıç kuşu gibi güzel
ve hâlâ güneş kadar yurtsuzsun
sur diplerinde üşüyen
kil tabletler gibi hep seni yazacağım
kuşlar göçecek
bulutlar talan olacak
rüzgar yollara düşecek
ağulu bir sevinç olacak yalnızlığım
suretin bende kalacak
çünkü
aşk iki nüshaysa hükümlüdür
say ki
yalancı bahara kanan
bir badem ağacıyım
ya da yüce dağ başlarında
onca vartalar atlatan ulu bir sedir ağacı
velâkin
önce güller solar
sonra kırlangıçlar gider
dayanır kapıya kış
aslında
kelebek kokar bütün aşklar
firar etmeyeceğim sensiz
her gece mehtaba dikip başımı
umutla aşk dizeceğim yıldızlardan
şimdi
ömrümün kuytusunun son faslında
zakkum çiçeklerinden çay demledim
metcezirde bir dalga gibiyim
ne içecek kadar cesurum
ne dökecek kadar korkak
sadece avuçlarımda yanan bir şuleyim
firar iki kişilikse vuslat kokar
Sıtkı ÖZKAYA
8.07.2012/Antalya
5.0
100% (7)