12
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
1812
Okunma

sen yüzünü yıldızlara adamışsın
her baktığım şey ellerin kokuyor
çatlamış bir alın
eller toz toprak
köşede kıs kıs gülen biri
oturmuş kahvesini içmekte
zamansız, mekansız ve altı yerden gelen bir ses
bırak diyor, dalı bırak,
her demesinde daha çok tutunuyorum
ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum
kimse yokmuuu?
yok
kimse yok
yıldızlar var, kayalar, uçurumlar, ağaçlar, sessizlik ve sen
yani hiç...
Ne zaman her şey olsa,
yanıbaşında hiçlik bekler hep
ne zaman unutsan sen, ben hatırlıyorum
sen ellerini yitirmişsin yalnızlıkta
yalnızlık;
bir dilencinin son umudu
yalnızlık;
yıllardır resmedilmeyi bekleyen tablo
Eyy göğsünde sonsuzluk taşıyan
karmaşa ve korkudan özgürlük devşiren yolcu
sen dumanların kalbini bilirmisin
karıncaların hayalini
düşen bir yaprağın son umudunu bilirmisin?
Biliyorum parmak uçlarının uyuştuğunu
sen yüzünü geceye adamışsın
her duyduğum şey gözlerin kokuyor
Ötelere uzanan bir düştü bizimkisi
çatırdayarak gelen bir ses bu
çalıların ardında gebe bırakan bir hayal
yıllarca doğurmayacak o
Rahminde dünyalar gizleyen kadın!
doğur dünyayı
yada oku gözlerimi
bırakma
durdur zamanı
kır aynayı
ayır koyunla kuzuyu
özle
bitmesin özlemin çocukluğuna
ateşin dansıydı bu
sonsuza yol alan bir geminin hareket etmesiydi
itmesiydi bir dostun
sevgilinin bir nefes almasıydı
ve aldı
ve itti
artık yelken açtı gemi sonlu bir sonsuzluğa
artık batmayacak hiç bir güneş
batanlarla işim olmaz çünkü benim
reddediyorum güneşi bu yüzden
uyumuş bir kızın sesiyle seslen bana
dokun sesime
ağlasın tüm çiçekler
karanlık hiç olmadığı kadar kararsın
uyu
ve büyüt düşlerini...
İsmail Kır
5.0
100% (19)