1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1279
Okunma

saklardın yıldızları gözlerine
laciverdi’ne düşmüş bir gecede
ucundan tutuşan anıların sıcaklığında
düşlere inerdin adınla dilek niyetine...
ellerinle başlardı benim alfabem
avuçlarımı içine gizledikçe
çocuklaşırdım
kırılmış oyuncak öykülerinde...
sütten çıkma aşklara sevdalanmadık hiç
kendimiz gibi sevmiştik oysa biz
yarınları dökerken takvimler yapraklarında’n
yaralar kabuk bağladı yüreğimizde hep...
sesimde başı boş ev yalnızlığı
sen yoksun ya sevgilim hani
artık hiç bir merhaba
giderken bıraktığın elvedayı gözlerimden alamaz şimdi...
içime çekilmiş denizlerin soğukluğunda nefes almaya çalışıyorum
sensizliğin boğulan yanında kendime masallar anlatıyorum
nafile
hiçbir sokak senin yüreğine çıkmıyor
ne yana baksam gözlerin gözlerimde hayal oluyor...
biliyorum
sessizliğin kırıklarını biriktiriyorsun içinde
saklayıp ahh edişleri, hüzünler saçıyorsın sabahı olmayan günlere
avuçlarımda miras bırakılan kokunu arıyor şimdi ellerim
birgün çıkıp gelirsin diye hep o istasyonda gelmeyen treni beklerim...
üşürüm, saatler yaslanır omzuma
ne zaman yaralanır akrep, koşar dilimdeki ateşin ortasına
kendini öldürür zaman kollarımda,
sen yoksun ve artık boş bir cennet dünya/durdukça...
Gökay Birkan SUCAKLI
5.0
100% (4)