5
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
879
Okunma

Gidişler’e...
Törpülenir yalnızlık... Kadın ruhuyla sarmalanmış bir aşkla...
Şehrin balkonuna dolarken kış, azar azar...
Düşünüyorum, kaç kadın daha çıkar bu çizgili yüzün kıvrımına saklanacak, kaç?
Ya da kaç mevsim daha çıkabilir sensiz bir sabahın üstüne yağacak...
Kalbini kim çizebilir her defasında beyaz bir kağıda, sen karalayıp attıkça...
"Doğrusu, seni tutamayan ellerim
senin adını yazıyor
kara bir kalem yasında..."
Biliyorsun,
İki yabancı değildik seninle, son trene yetişmek için ardından deliler gibi koşarken
Ve iki sevgili gibi de değildik, dudaklarımız şehvetle bir kıyıda buluştuğunda...
Senin aklındaki her soru için ayrı ayrı acı çekerken ben,
Kendine yanıt bulmak için, bir yarımı söküp götürmen neden?
"Gece vakti çoğalır sesin,
ölürken bile imla kuralıyız inatla
işte öylesine zaruri, öylesine gereksiz"
Şimdi her gidiş Perşembe... Yokluğunda iyiden iyiye hissettiriyor soğuk
Hayalinle oynaşıyorum gecelerce, bir de hep o sokak başı gidişlerinde aklım...
Merdivenleri inişinde, aklımda aykırı gösteriler, hüznün ihtarı olur mu? olmaz!
Peşimde üç-beş apoletli imge ve yakalanış,
Sevgilim, ayrılık perçemi iyi düşmedi bu kez kaderin yüzüne...
"Şimdi geriye sözcükler kalır, unutma,
bu şehirde her hüznün üstüne
intihar mavisi bir gece kapanır..."
Gökay Birkan SUCAKLI
5.0
100% (6)