5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1961
Okunma

kanıyorum
her harf isyankar bana
kelimeler yağlı urgan gibi geçiyor boynuma
çarpmıyor kalbimin duygu dolu tınısı
sızlıyorum bugün
issot acısı sürülmüş gibi yanıyor dilim
sen diyemiyor
aczimden sabır dualarına sığınıyorum
inat etti avucuma bir damla yaş bile bırakmıyor gözlerim
cam kırığında gezmiş ayaklarım kanıyor
karşı tepelerin ilk ışıkları gibi düşüyorsun gönlümün zirvelerine
doğan günle yavaş yavaş başlıyor sensizliğin ayak sesleri
güle bakıyorum boynu bükük
bülbülün ise kanadı yanına düşmüş
kokusunu özlediğim meltemler yok
soğuk duruyor rüzgâr
o bile kabullenmiyor mesafeleri
nefesinin mis kokusunu
karıştırdın çürümüş ayva kokusu nefeslere
kim bilir.. diyorum kendi kendime kim bilir..
tövbelerde kalmıştır belki
ihanetin acısından secdelerdedir belki de
oysa ki
yorgun kollarda kaldı geçen geceden kendine yalancı bedenin
hiç sanmam
pişmanlık duyupta titrememiştir tenin
bülbüllerin figan saati de bitti
yine açık avuçlarım
doğan güneşe inat
hala fecre kafa tutuyorum
kaybolan geceden uykusuz yorgun çıkıyorum
biliyormusun en çok kuşluk vaktinde ağardı saçlarım
gece elini ayağını çekerken günden
bir şeyler koparıp götürdü hep içerimden
gönül yorgunu
dağ oldu
sen gittiğinden beri ipini çözdü kimsesizlik
bir çise yağmur olur olmaz geziniyor gözlerimin saçaklarında
her damlası bir ünleme dönüştü
her damlası bir soru işareti
satır başını isyan işgal etti yaslarım
eğer Ferhat duysaydı böyle terk etmelerin
billahi delmezdi dağları
inadına üstüne yığardı bütün kayaları hakketmediğin bu sevginin.
resmettiğin mutluluk tablonda fırça izleri kaldı
gizlemiyor gölgeler çirkinliklerini
dökülüyor her dokunuşunda
yüzünün köhnemiş rimelleri
sen gamlı hazanlarla gülünü soldurdun
şimdi çalıyor her yerde notasında sus olmayan yalnızlık senfonileri
az kaldı
can evinden vurduklarının çok yakında salası kaplayacak minareleri
Faruk KÜÇÜKTAŞ 15.04.2012 ©
5.0
100% (6)