3
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
589
Okunma

elma çiçekleri ne zaman açsa,
o merdivenin üst eşiğine oturup
zülüfünü kakül yaparak
nenesinin öğrettiği
bu azeri türküyü beni gördüğü zaman söylerdi
“göğ yüzünde ay dolanır
yerde güler, gül çiçek
bilen var mı
yarim ne zaman
kapımızdan gelip geçecek
küsüp gitti yarim benim
yollar battı dumana
keşke sevdiğimi
söyleseydim
aşkımı deseydim ben ona”
o inceden, inceden söyledikçe
zerzenbi merdiveninin
en alt basamağında
benim yanaklarım kızarırdı.
utanğaç gözlerimiz yere bakarken
etraf elma çiçeği gibi kokardı..
.........
bibimgilin örtmenin bacasından ne kadar cesaretli olduğumu ona göstermek için
taaa zibillik peyine atlardım.
her atlayışımda o da korkar ellerini yüzüne kapatırdı.
bir keresinde düşüp başımı daşa çarpmıştım.
kanayan taş yarasına ebegümeci yaprağı basmıştı.
saçlarımda ki kanı yazmasıyla silerken ağlamış,
göz yaşı yarama damlamıştı..
o günden sonra o yara yerinde hiç saç bitmedi,
iz öylece kaldı hiç geçmedi.
.........
bende ona her bahar,
yerini bir tek benim bildiğim
Pasin Teyfik’in sekisinde erkenci çiçek açan
elmanın mor çiçeğini götürürdüm..
O da örgülü saçlarının ucuna takar, mahallede bütün kızlara hava atardı..
“gııız! ...... nerden buldun o elma çiçeğini” diyenlere omuz silkip,
örgülü saçlarını yüzüne kapar,
arasından bana bakardı..
Faruk KÜÇÜKTAŞ 2023
5.0
100% (5)