22
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1919
Okunma
Kahırlandı Nazlı Yare
Yıllar sonra yarım arayı açtı,
Dil bilmez yar şaştım, pozuna senin.
Aramızdan kara kedi mi geçti?
“Kiş”mi dedim tavuk kazına senin.
Hata sende sensin, çıbanın başı,
Hak versin, çağır da er iki kişi,
Erkeği olmazsa, neyler ki dişi?
Bel bağlama, oğlun kızına senin.
Beni görmen, gözün malda servette,
Onun için ömrüm geçti gurbette,
Gülücük görmedim azgın suratta,
Emeklerim dursun gözüne senin.
Aşkımıza gölge düştü, kastın ne?
Yemin etmedik mi, Şeme üstüne?
İkrarın kalmamış, kırklık dostuna,
Ayrılık mı düştü özüne senin.
Patavatsız, sivri dilli konuşun,
Ne söz dinlen, ne de bir hal danışın,
Deli eder, beni ele kanışın,
Bir de dedi-kodu, sözüne senin.
Yüzbaş’oğlu Mihmani’yim haneye,
Kader kul eyledi, Yeter Ana’ya,
Dövsem kovsam, yazık nere tüneye,
“Ya Sabır” çekerim, nazına senin.
Aşık Mihmani/Yüzbaşıoğlu
Asıl adı Hasan Yıldırım’dır. 1917’de Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Saraç köyünde doğmuştur. Mustafa ve Elif’in oğludur. Sülalesi Yüzbaşıoğulları olarak bilinir. Sarıkayalı Âşık Hüseyin Gürsoy’la akrabadır. Henüz üç yaşındayken babası Mustafa, Birinci Dünya Savaşı’nda şehit olmuştur. Düşmanla mücadele eden halk, aynı zamanda sefaletle de mücadele ediyordu. Bu durum pek çok Anadolu ailesi gibi onun ailesini de derinden etkilemiş, böylelikle daha çocuk yaşlarında Hasan yokluk ve çile ile karşılaşmıştır. Gençlik yıllarına kadar çobanlık, azaplık ve rençperlikle uğraşmış, ilerleyen zaman içerisinde kış aylarında Adana ve Mersin’e gidip oralarda amelelikle geçimini sürdürmeye çalışmıştır. 1935 yılında köylüsü olan Yeter’i kaçırıp onunla evlenmiştir. Bu evlilikten dokuz çocuğu olmuştur (Gülhanım, Nurettin, Behiye, Gülnaz, Ülfettin, Servet, Erdal, İmdal, Mihriban).
Okuma ve yazması olan Hasan’ın şiire ve saza yönelmesinde köylüsü Fato Ana’nın ve yukarıda ismini zikrettiğimiz Hüseyin Gürsoy’un büyük rolü olmuştur. Âşık Hüseyin’den kısa sürede şiir söylemeyi, saz çalmanın inceliklerini ve Alevi adap ve erkânını öğrenmiştir. İl şiirlerini de eşi yeter için söylemiştir. Belli bir merhale kaydedince Hüyük köyünden Ali İzzet Özkan ve Âşık Hasan Tutal (Devranî) ile birlikte belde belde dolaşmış, çok yerde zakirlik ve dedelik yaparak cem törenlerine iştirak etmiştir. Bunun yanı sıra çeşitli okullarda ve muhtelif vesilelerle düzenlenen toplantılarda sazını ve şiirlerini dinletme imkânı arayarak geçimini sağlama yoluna gitmiştir. 1986 yılında vefat etmiştir.
Şiirlerinde önceleri Yüzbaşıoğlu, daha sonra da Mihmanî mahlasını kullanmıştır. İlk mahlasını Âşık Veysel, ikincisini de Âşık Ali İzzet vermiştir. 1971 yılında bir taş plak doldurmuş, birkaç sefer de Konya Âşıklar Bayramı’na katılmıştır. Burada Âşık Şenlik ve Mevlânâ ödüllerini aldı. Hemen her konuda deyişi olan Hasan’ın şiir tekniği kuvvetli ve saz saçmada oldukça mahir idi. Bundan dolayıdır ki, ailesinde örnek olarak gösterebileceğimiz tarzda hemen her yaşta âşık yetişmiştir.
…………………………………………………………………………………………………………
)(-)(-)(-)(-BUĞULU CAMLARA YAZDIM ADINI-)(-)(-)(-399-)(-)(-)(
…………………………………………………………………………..
Ey dilber, bu nasıl güzellik böyle
Kurbanım o ela gözüne senin
Bir tek bakışınla yakıp kavurdun
Razıyım bir ömür közüne senin
Göz kaş edip yoklamayı çeksen de
Nispet edip meydanlara çıksan da
Kaşlarını çatıp, dudak büksen de
Bu gönül katlanır nazına senin
Bu nasıl tavırdır ne güzel eda
Sanki Hâktan gelir sanırsın nida
İnsanı eritir mest eder sada
Kanmayan olur mu sözüne senin
Heyecan sarıyor gördüğüm anda
Çok şeyler oluyor güzelim bende
Ağaç gölgesinde bahar ayında
Acaba yatsam mı dizine senin
Mutlu oluyorum en güzel yanı
Vuslat olsun ya Râb bu aşkın sonu
Gölgen olsam derim gizlice hani
Peşinden gelsem mi izine senin
Diyor musun beni aramıyorsun
Tenha da buluşup saramıyorsun
Sen de bensiz artık duramıyorsun
Alıştım ben artık kozuna senin
Lüzumsuz bu sevda örnek olmalı
Taşıp bir bedende hayat bulmalı
Seven, sevilenin yüzü gülmeli
Gel merhem olayım sızına senin
Sadık Dağdeviren
Aşık Lüzumsuz
5.0
100% (16)