13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1385
Okunma
Yaşım on beşti
Hüzün şehrinde doğdum
Annem hüznün çocuğuydu
Ben annemin
……………….
Gözlerindeki derinlik
Ürpertici harabe duvarlı evler
İkamet etmedi hiç göz bebeklerimde
Zile dokunup kaçan sokak çocuğuydu kirpiğin
Acziyetimden istifade kalbime dokundular
Uzun uzun kara kış gecesi sadeliğindeydiler
Seni asla sevmeyeceğim kelimeleri
Yaşım ölçeğinde bir sarsıntı
Lanetli dudağında
Deprem sonrası kokuşmuşluk
Yıkılan benliğimin altında iradem çatırdadı
Güçtür derdi irade
Adını hatırlamadığım bir filozof
Gücümün çaresizliğe teslimiyeti
On beşte başladı
Sonra sağnak sağnak
Temeli çürük duygularm
Göçük altında kaldı
On beşten on altıya geçiş
Bir asır sürdü
Unutmak unutmamak unutmak unutmamak
…..…Unutamamak……..
Alaycı ifadeler saçlarımda dalgaya dönüştü
Prefabrikten aşklar döşendi
Geçici bir süre
Duygudan yoksun sokaklarıma
Hayat on altıda bir kez daha başladı
Ölmedik kolay değil ki yalnızlıktan ölmek
Aşkın adıymış meğer idareten yaşamak
…………………..
Yoksa yanında sevgili
İçte kavruk kuru bir acı
Acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde
Derdi adını hatırlamadığım bir şarkıcı
İki kişilik acıyı çekmekte ne var be adam
Gençliğimin orta yerinde tek kişilik bir sancı
Acıyı oho çok erken yaşadım
Ne manaya geldiğini
On beşten on altıya geçişte
Yaşım on altıydı
Hüzün şehrinde bir yaşındaydım
Soğuk ve bitmeyen yalnızlık karakolunun
Çileden örgülü kapısına bırakıldım
Meğer hüzün annemin kendisiymiş
Ben de onun çocuğu