21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2043
Okunma

korku kazıklarından geçiyor
artarda cepheye yürüyen anılar
hızlı ve sessiz adımlarla
büyük gerçeğin karşısında
melankoli rengine döndü bu günüm
genzimde yakıcı kokusu kükürdün
dümdüz güneşe yürüyor dizlerim
dev ağaçlarla sarılı gri badanalı evim
gözlüyor kapıda çocukluk hikayelerimi
koşuyorum onun gözkapakları altında
tellerle çevrili kanın deli aktığı zamanlardan
yağmur dinmek bilmiyor birikintiler çoğalıyor
şiddetinden damlaların yapraklarım eğiliyor
masal ağacına asılmış
dev ışıklar tırmandıkça ilerliyorlar
yaşlı kütükler yumrulaşmış kökler
kayıyor ellerimden yosun tutmuş mevsimler
yürüyor kayıyor tırmanıyorum
yapış yapış dallar suya batmış çalılıklar
ve benden daha keskin çokça yaprak var
göğsüme kadar batıyorum sulara
kapkaranlık bir yoldan geçiyorum
dönüşü olmayan dalışa
sesleniyorum anneme
yapıştı yara izi alt dudağıma kaçarken
dikenli tellerden aynalar da kırıldı
ona uzanayım derken
şimdi kent kırmızıya bürünüp
sokaklar ölüm mü çağıracak
örgütlenmiş uzun sesli çığlıklar
oysa onları saklıyordu kovuklar
tanımış parmak izimi tırtıklı uçsuz yamaçlar
anne ağrıyor bir kulağımda çıngıraklı gerçekler
diğerinde uğulduyor hala içine düştüğüm düşler
ne vakit seni ansam çınlıyor kulağım
iki damla sütünü ver sancım belki geçer
Blackless