15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1955
Okunma

boğuşuyorum dumanıyla
altın ateşle delinen zihnimin
duydukça bir bir çıkıyor ortaya
gizli korkularla sırlanmış rengi gerçeklerin
bu siyah şu mavi o gri ‘ya senin ki..
yaza çalan kutupların
pişmanlığı içinde buzullarım
dondu baharda kızaran manzaralar
kendi alevinde son buldu sorgular
daraldıkça belirsizlik çemberim
uçmuyor ak kuşlarım içinde kafeslerin
‘kirpiklerimi titretiyor gırtlağıma yapışan ezgin
yalnızlığınla kansızlaşan süslü geceler
‘şimdi acılara sığınan ufuklarıma bir in
dövme demirden dünün gölgesi yanağımda
ellerimle çizdiğim izler vardı alnımda
çevrildikçe sayfalar oymalı taşlar çınlıyor
mermeri delen sözlerin dudaklarımda çağlıyor
zift uykusuna dalmış örtülerin altında
hırıltıları birbirine kenetlenmiş düşüncelerim ağlıyor
sayısız renkli ışıklar çevrede
oyulmuş yüzleri yıldızlı gölgelerle
‘hepsine yetecek mermi kalmamış şarjörde’
saklamaya çalıştıkça dirençlerimi
kalbin topraklarına
düştüler oyuk yüzlü yıldızların kucağına
‘son kalan beyazı almalıyım ama
uzanıyor ellerim almak için onlara
konuşuyor sesin ellerime değerek ağzımda
son anda
‘sende benim rengim
dönüyorum sana
terkedilmişliğin şeffaf renginde işlemeli mimarisi
ve çınlıyor duvarlarda gırtlağımdaki garip ezgi
Blackless