12
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1200
Okunma
biz ölüm yaşında
sarışın ve gülümser bir ateşin başucundayız
billurun buğusunu
öfkenin ışığını süreriz bahçelere
bilinçmi kavrayışmı bilinmez
yansıyan yalnızlığımız
açık denizlere savrulur
şimdi top mu değiyor insan başlarına
yoksa düşen İsrafilin borazanımı! ayaklara
iğdiş edilen bir köpek mi yırtınıyor evrende
geçtiğimiz yolların hangi damarları kuruyor
toparlanmak imkânsız dünyevi hazlardan
birinin ayak sesleri var duyuyoruz
o çığlık eşliğinde
kudurgan
sevecen
mağrur
burnumuzun ucunda ki bu yara izi nedir?
insan mı uzaklaşan dünyadan
yoksa başka birimi belirlemek imkânsız
eşyalar yıpranıyor ağaçlar yaşlanıyor
varsın yayılsın bu yüzyıllık kenef kokusu
tavşan karşı dağa nasıl geçtiyse
öylece süt beyaz dönebilir
peki!
dilimizin ucunda bu ağıt nedir
dolaşsa insan dünyanın buğulu bahçelerinde
sözcükler toparlanmıyor
çağırsa uzaklaşan ayak seslerini
elini gökyüzüne uzatsa
kızılcık karası bir bozgun bulutlanıyor
ömrün kıyısında bu sır nedir!
dipsiz bir mağaraya kazınmış figürü
oyulmuş
oyuluyor
oyulacak
insanlar bu sorguya gülebilirsiniz
gülün hatta
kendi kendinize sorun
ve dünyanın hiçbir yerinde
böyle bir yara izi yoktur diyin
öyleyse cevap verin
her dakika
her gün
sessiz ve muazzam bir ordu gibi
yeniden ve yeniden
üzerimize Yürüyen
neydi ?
5.0
100% (16)