8
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1824
Okunma
Nazım hikmetin cezaevi yaşantısından esinlenen şair paşakapısı cezaevinde ölümle yüzleşir..
bir çizgiyi düşsel karelere ayıran şair (belki de şizofreni)
köşelere ölümü yerleştiriyor
berzah girdabında kırılıyor kalem
firarisi yazılacak en yiğit destana
ey, kuşatılmış merkez mihveri!
ey, vuslata özgürlüğü asılı kalmış!
gölgelere tasan yağsın her gece
zevke ızdırap konulunca güzel
paşa kapısı
ancak dördüncü kat
kaçak bir harçla kundaklanmıştır
ve düşüm hanesine malzeme ofisinden bir devlet defterine
yedi yıldır ikramiyeli emeksiz kazılmış yazılmıştır adı
taşınmaz sorularla savrulup yüreği
gülerken ağlar her seher vakti
aşk’a beyazı yürüyor
yıldızlar bir bir nöbetteler
hâlâ çağırır o paşakapısı ıramış penceresine
sevgiye adadığı yâre adadığı turnaları
ecel yansırken sırlı parmaklıklara
turna kanatlarından iner
merdiven kurup
mırıldanır bir şiir
gökyüzüne mühürleyip asmıştır
martı sesi eşliğinde virüslerin şairi
(ben artık yalnızca kendimin kâtibiyim)
şerha şerha akar deniz gemileri
kendi mahur seyrinde
tavana düşen seslerin
ve çişin alfabesini ivedi çözümlemiştir
özel bir değnekle sessizliği konuşur kesik kesik
zaten yatamıyor uzun âşık ellerini seviyor
hayaline felç kulesi Kız inmiş ellerinin önünde
bu adam bir gazeteye ancak kendi ilânını son verebilir
en çok dilini kesmeyi düşünür bir insan suretinde
ben beşinci kat müşaviriyim
(yeni alt katın ve kendimin biricik müellifi)
ısına kart bastırıp
tanrım ne korkunç!
ey köşeler, sonsuz kat sakinleri!
şimdi ekmek ve fare zehir’ i unutulmuş
masanın üzerinde
alazlandı şair inkisar bakışlarla
ruhu tarumar
neşesi intizar
yol göründü suçluların en fanisine
bütünken bölünmüş
yenilgiye uğramış
ölüm sunulmuş damarlarına
âzraile tekmil veriyor
(ben yerin ve göğün can alanıyım tanrının biricik sevgilisi)
ey şair, duyuyorum kalbinin serzenişini
zülfüne iniyorum
çiçek çiçek
beste beste
Nar’ı ışığın yandı
vuslatın batışı bu dem
salıver ruhunu mor şafağıma
gözlerin sesin sevgiliye armağan