1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1571
Okunma
karanlıklara örttüğüm aydınlıktır gülüşün
kevserden billur dudakların hayat sunan
ve gün doğuran gülüşün zulmete bir tan vakti
daha söylenmemiş türküm
usul usul yağarken ömrüme senliliğin damlaları
kuruyan çöle can verirdi ol vakit nil
kururdu firavunun cenneti irem bahçeleri
sözlerinde yeniden yazılırdı bir kader, kırılırdı ihanetin elleri
bir kelimede boğdum destanları adı sen olan bir kelimede
tutsak kalmışsam bugün hüzün dergahında bir hayalle
bir çile ve kırk zeytin, bir akrep kıskakacında
sineğin kadadında yaşam ve ölüm güllerin
beni duysan da bıraksam haykırmayı, bıraksam
bir deli tay gibi koşup, süreyya ışığı gibi aydınlatsam
sevgisiz kalmış bi-çare yürekleri
sen tatdılmamış sevgiden kıymet bulurken
boy atardı gidişinin her adımında içimde hüzün gülleri
makaslanan kırlangıcın kuyruğu aşka davet mektubu
anla, an’la yarış ve ölüm kapıda mahşere ramak var
güller bülbüllere diken nasip etmiyor artık
simurg bile indi kaf’tan ve aynalardaki akis her yerde
bu kadar konuşulmuşken hikayesi Yusuf’un
daha nasıl anlatsın bu züleyha yüreğim