Okuduğunuz
şiir
1.1.2012 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
dilim ince lal
Son geceyi de yolcularken penceremden uzaklarda görüyorum billur sabahı kan ağacıyım gayrı kıblem toprak dinim dizginsiz aşk tozla duman ettim geçtiğim yolları, çarkın parçaladığı düşlerden hayır yok oysa ne çok çekmiştim cefasını artık kırıldı sabrım dağıldı kehribar tesbih!
Yalnızlıkta güvenilmiyor karanlık semaya zaten bir gözü var gecenin ya mehtapla bakıyor çıplak kalbime ya da hilal kaşlı kör oluyor penceremde, suskunlar ağlamasın ne yakut küssün ne de safir şimdi lal taşlarını diziyorum gönül ipime.
Beklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar girilmemiş inlerin ağzında yetişen çiçeklere ad vereceğim acılar keşfedeceğim aşka dair /ki bu konuda mahirdir yüreğim/ sarı süsenler moraracak utancından, ağaracak gönül sınırındaki kan hücresi bir yanı Araf bir yanı Ağrı olacak koca sevda dağının nefret çağının tohumlarını çürüteceğim sevgili gözyaşımla…
Han kuracağım han bu cihanda yalnızlar uğrayınca kırık kanatlı kapıma eşiğimden atlayınca umut ölüleri yataklarını ben açacağım köhne odada ve ben içireceğim şaraplarını!
Şimdilik küçük hanımdayım ince lal olmuş dilim, önce şu duvardaki resmi düzeltmeli sonra da kitaplarımla söyleşmeliyim!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Zaten deli bu şair şiirleri de zır zır deli oluyor haliyle hiç zorlamıyor kendini, dedik ya delidir ne yazsa yerli yerindedir ve çok hoştur ben bunu bilir bunu söylerim bunun üstüne ne desek boştur vesselam
Şiir ilk mısrasında içine çekmeli okuyanı ve şiirin içine girmeli hatta bir kenarında soluklanmalı şiir gece olmalı birazda gizemli ve ışıltılı varsa gecenin gözleri gözgöze gelmeli gece ve şiirle bende bir süre soluklanmak istiyorum izninizle gönülden saygılar şaire.
sanırım dün şiiri ilk okuyanlardandım. ve işaret koymuştum üzerine...
Ömer Nazmi okuduğum ve takip ettiğim şairlerden biridir. Ve bilirim ki; asla boş kelam yazmaz her şiirinde bir şeyler vardır öğrenilecek. İyi dil kullandığını da bilirim . fakat başlıktaki lal ? lâl olacak gibi eğer ustanın başka bir amacı yok ise.
Son geceyi de yolcularken penceremden**** uzaklarda görüyorum billur sabahı kan ağacıyım gayrı kıblem toprak dinim dizginsiz aşk tozla duman ettim geçtiğim yolları, çarkın parçaladığı düşlerden hayır yok oysa ne çok çekmiştim cefasını artık kırıldı sabrım dağıldı kehribar tesbih!
işte usta işi bir yıl sonu şiiri. nasıl şiirsel tasvir olur nasıl imgeler tavus tüyü gibi konur bir şiire batmadan birbirini boğmadan ve asıl işi olan ; o anlam bağlamını dahalaştırarak anlatmak ve pekiştirmek. öyle ya imge kelimeleri dokuyan onları şaha kaldıran bir kırbaç değil mi zaten...
bölüm bir iç karanlığı halini gözler önüne seriyor. belki bir yıl daha yaşlanmış olmanın belki bu günde ayrılmış bir öalemin ardından su dökmüş şair. o suyu takip etsek acaba bulabilecek miyiz !
Yalnızlıkta güvenilmiyor karanlık semaya***** zaten bir gözü var gecenin ya mehtapla bakıyor çıplak kalbime ya da hilal kaşlı kör oluyor penceremde, ne yakut küssün ne de safir şimdi lal taşlarını diziyorum gönül ipime.
ve muazzam bir seremoni. iç çekerek ve geriye yaslanıp okunası güzellikte. şair gergefe dokur gibi dokumuş maaşallah. ve bence en şuh en oturaklı en şiirsel bölümdü. tınısı ses uyumu ahengi şahane...
eklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar**** girilmemiş inlerin ağzında yetişen çiçeklere ad vereceğim acılar keşfedeceğim aşka dair /ki bu konuda mahirdir yüreğim/ sarı süsenler moraracak utancından, ağaracak gönül sınırındaki kan hücresi bir yanı Araf bir yanı Ağrı olacak koca sevda dağının nefret çağının tohumlarını çürüteceğim sevgili gözyaşımla…
bu bölümde de iç sesiyle ve önündeki ve ardındaki zamanla dertleşir gibi hafif bir hüzün hafif öykünme arası ama bence kızmaktan çok sanki bir yitiriliş sancısı ( yanılıyor olabilirm sadece hissettiklerimin sözcüsüyüm şu an) gibi.
ve bir sonraki dize biraz daha aralıyor perdeyi;
Han kuracağım han bu cihanda**** yalnızlar uğrayınca kırık kanatlı kapıma eşiğimden atlayınca umut ölüleri yataklarını ben açacağım köhne odada ve ben içireceğim şaraplarını!
ve burada artık biraz açılıyor sis. ve geri fonda bir ''yalnızlıklar kumpanyası'' görünüyor sanki. ellerinde beyaz sancaklarıyla.
final;
Şimdilik küçük hanımdayım**** ince lal olmuş dilim, önce şu duvardaki resmi düzeltmeli sonra da kitaplarımla söyleşmeliyim!
ve tümden açılsın beklerken örtülü gizem sanki daha bir pekleşmiş gibi.
''şimdilik küçük hanımdayım''
bu bölümü Hilmi bey de ırgalamış. şimdi hani üst bölümde ''bir han kuracağım'' demişti şair içine de ne kadar ayrılık şakirti varsa be sulayacağım şarapla! bahsolan acaba yine bu han mıdır? yoksa benim bana göreme göre ; o ''küçük hanım'' mesela şairin kızı filan da olablir mi? nasıl olur meela eşinden ayrılıp kızına filan gitmiş bir kırgınlık hali vs. affetsin şair ki; bizler hayal dansçısıyız ve şiirde olmaz olmaz ... neden böyle algıladım bilmiyorum ''duvardaki resim'' az eğrilmiş! ki; bu gerçek bir resimse tanıdık olmalı ve yarını olan bir günde tekrar!..
ve sonra kitaplara gömülen ruh halinden. belki bu arada bir şiir daha çakılır çerçevenin kenarlarına çivi niyetine!..
baştan sona bir resital gibi etkin söylemlerle ve yetkin olduğunu her dizede haykıran kalemiyle değerli şaire tebrikler teşekkürler şiir adına...
Dil, herkesin bir tuğla bıraktığı anlam kenditir bir bakıma... Farklı ve estetize edilmiş yürek damıtımda akan bu anlamlı, çokça imgelemli ve dil söyleşin bir şöleniydi; taze bir o kadar vurgulu ve etkileyiciydi.
"Yalnızlıkta güvenilmiyor karanlık semaya zaten bir gözü var gecenin ya mehtapla bakıyor çıplak kalbime ya da hilal kaşlı kör oluyor penceremde, ne yakut küssün ne de safir şimdi lal taşlarını diziyorum gönül ipime."
Düşündüm de gökyüzüne iki kere mi bakmalı yoksa iki kişilik gözlerle... yakutluk küsmeler! veya safir küskünlüğün; ne güzel betimlemelerdi öyle.
Şimdilik küçük hanımdayım ince lal olmuş dilim, önce şu duvardaki resmi düzeltmeli sonra da kitaplarımla söyleşmeliyim!"
Hayatın kendisi de resim değil mi? kimine şefaf kimine de toz bulanık... en iyisi mi kitaplarla söyleşmeliyiz ve bu şiirden de çok şey kazandığım gibi, şiirler okumalıyım.
Şiiri ve ŞAİRİ yürekten kutluyorum, bir şiir şöleniydi kanımca ve çokça da beğendiğim...
Evet sevgili Herzem, hayatı nasıl görüyorsak öyle resimlediğimiz bir manzara değil midir!.. Ve kitaplar... Onlar olmasa ne yaparız kim bilir! Çok teşekkür ederim. Selam ve saygılar.
Evet sevgili Herzem, hayatı nasıl görüyorsak öyle resimlediğimiz bir manzara değil midir!.. Ve kitaplar... Onlar olmasa ne yaparız kim bilir! Çok teşekkür ederim. Selam ve saygılar.
Dün büyük beğeniyle okuduğum 'Şiir'i alıp heybeme götürmüş, giderken de duygu düşüncelerimi söylemiştim zaten. Salt bu eserde değil; okuduğum diğer şiirlerinizde de aşikar; kalem yetkin kavi. Hemen hepsi güne düşecek kalite ve güzellikte.
Belki de bu vesileyle ve genel anlamda; Benim, şiire bakışım hakkında duygu-düşünce paylaşımım olacak sayfanızda, izninizle...
Bazen bir eser vardır karşınızda; Kusur bulunamayacak kadar kusursuzdur. Herkes ayakta alkışlar. İhtivası duruşu herşeyiyle mükemmel ya da mükemmel denecek kalitededir. Beğenmemek hayran olmamak mümkün değildir. Siz de beğenirsiniz elbette.
Fakat.. fakat sizin g-özünüzde çok güzel olsa da, çok beğenmiş-beğenilmiş olsa da sanki o kusursuz eserin bir yerlerinde bir şey eksiktir. Durursunuz, bakarsınız esere belki dakikalarca. Düşünürsünüz? Ne var nedir bu noksanlık; nedir bu eksiklik dersiniz kendinizce.. Adını koyamadığınız bir tamamlanmama noksanlık bir şey bir şey vardır işte... Sarıp sarmalamaz ruhunuzu, alıp götürmez bir yerlere.
Bulursunuz sonrasında. Size bu duyguyu hissettirenin o kusursuz eserin sadece profesyonelce yapılmış bir iş olduğunu görmenizdir. O kadardır. Soğuktur. Eserin ardındaki yüreği, eser sahibinin satıraralarında duygularını yüreğini yaşanmış-yaşanmamışlıklarını hissetmiyorsunuzdur. Yoktur ardında kimse. Hayat kokmuyordur. Yazılmış yapılmış kusursuz övülesi ama duygudan yoksun belki de sadece kurgudan ibaret olan bir eserdir sadece.
Oysa bu eserde; Hayat var. Yaşam. Hayatın içindeki hayatlardan, hayat öykülerinden bir kesit. Buram buram yaşamak, yaşanmışlık, duygu, yürek kokuyor. İşte bu! İşte 'Şiir' bu dersiniz o zaman.
Her yönüyle tam, eksiksiz bir eser. Baştan/başa-sona 'Şiir' ve ötesi. Teşekkürler 'Şair' paylaşımınız ve 'Şiir' okuttuğunuz için biz okuyuculara.
Genel olarak şiir hakkında harika bir saptama yapmışsınız.. Evet, şiir biraz da akıl takılacak ölçüde huzursuz etmeli okuyanı.. Bilirim ki yorum yazmak yorucu bir iştir. Zaman ayırıp yorulduğunuz için çok teşekkür ederim. Saygı ve selamlar.
Genel olarak şiir hakkında harika bir saptama yapmışsınız.. Evet, şiir biraz da akıl takılacak ölçüde huzursuz etmeli okuyanı.. Bilirim ki yorum yazmak yorucu bir iştir. Zaman ayırıp yorulduğunuz için çok teşekkür ederim. Saygı ve selamlar.
ilk bakışta özneleri anlaşılmayacak bir dizeydi farkındaysanız ikinci seçeneğimi açık bırakmıştım yorumumda gecenin geç vakti şiirin ablukasına uğramışım galiba
Sayın Yazgı, siz de bilirsiniz ki her hangi bir yoruma veya çözümlemeye, "hayır, öyle değil, böyledir," demedim, demem de! Ancak konu dil olunca, anlatım olunca, yanlış anlaşılmayı bekii engellemek belki de, "üzgünüm ama siz dikkat etmemişsiniz," demek amacıyla cevap verdiğim yorumlar olmuştur.
Sizin yorumunuzda belirttiğiniz dizeye bir kez daha bakmak için buraya alalım.
Beklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar
Siz gayet nazik bir şekilde demişsiniz ki; bu dize aslında, "Beklesin beni ayak sürtülmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar:" olmalıydı.
Ben de diyorum ki; eğer 'ki' aitlik ekini orada kullnmamış olsaydım, sizin dediğinize hak verirdim; ancak oradaki 'ki' aitlik eki uçurumların kenarında ayak sürtmemiş, yani ayağın sürtmediği patikaları anlatmakta. 'Sürtmek' sözcüğü, dokunmak, değmek anlamında olduğu kadar, başıboş dolaşmak, amaçsız ve basitçe zaman öldürmek anlamını da yüklenir.
Şöyle düşünelim, eğer şöyle deseydim dizede, "...beklesin beni göz sürtmemiş pencerelerdeki çiçekler..." O zaman sizini dedğinize göre, "göz sürtülmemiş," demem gerekiyordu; ki bu anlatım bozukluğunun taa kendisidir.
Ya da dizeyi olduğu gibi düşünürsek; Beklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar'daki sürtmek sözcüğünü 'değmek' anlamında kullnmış olsak bile, şöyle demimiz doğru olur mu sizce!... "...ayak değdirilmemiş uçsuz uçurumların..."
Kaldı ki buradaki sürtmek sözcüğünün yükü okurun yorumuna bırakılmıştır. Şöyleki, "ayak sürtmemiş" yani eskitilmemiş, yıpratılmamış patikalar olarak da düşünülebilir.
Anlatımdaki detaylar şiirin önemini artırır. Buna dikkat ettiğiniz için teşekkürler..
ilk bakışta özneleri anlaşılmayacak bir dizeydi farkındaysanız ikinci seçeneğimi açık bırakmıştım yorumumda gecenin geç vakti şiirin ablukasına uğramışım galiba
Sayın Yazgı, siz de bilirsiniz ki her hangi bir yoruma veya çözümlemeye, "hayır, öyle değil, böyledir," demedim, demem de! Ancak konu dil olunca, anlatım olunca, yanlış anlaşılmayı bekii engellemek belki de, "üzgünüm ama siz dikkat etmemişsiniz," demek amacıyla cevap verdiğim yorumlar olmuştur.
Sizin yorumunuzda belirttiğiniz dizeye bir kez daha bakmak için buraya alalım.
Beklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar
Siz gayet nazik bir şekilde demişsiniz ki; bu dize aslında, "Beklesin beni ayak sürtülmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar:" olmalıydı.
Ben de diyorum ki; eğer 'ki' aitlik ekini orada kullnmamış olsaydım, sizin dediğinize hak verirdim; ancak oradaki 'ki' aitlik eki uçurumların kenarında ayak sürtmemiş, yani ayağın sürtmediği patikaları anlatmakta. 'Sürtmek' sözcüğü, dokunmak, değmek anlamında olduğu kadar, başıboş dolaşmak, amaçsız ve basitçe zaman öldürmek anlamını da yüklenir.
Şöyle düşünelim, eğer şöyle deseydim dizede, "...beklesin beni göz sürtmemiş pencerelerdeki çiçekler..." O zaman sizini dedğinize göre, "göz sürtülmemiş," demem gerekiyordu; ki bu anlatım bozukluğunun taa kendisidir.
Ya da dizeyi olduğu gibi düşünürsek; Beklesin beni ayak sürtmemiş uçsuz uçurumların kenarındaki patikalar'daki sürtmek sözcüğünü 'değmek' anlamında kullnmış olsak bile, şöyle demimiz doğru olur mu sizce!... "...ayak değdirilmemiş uçsuz uçurumların..."
Kaldı ki buradaki sürtmek sözcüğünün yükü okurun yorumuna bırakılmıştır. Şöyleki, "ayak sürtmemiş" yani eskitilmemiş, yıpratılmamış patikalar olarak da düşünülebilir.
Anlatımdaki detaylar şiirin önemini artırır. Buna dikkat ettiğiniz için teşekkürler..
''Şimdilik küçük hanımdayım ince lal olmuş dilim, önce şu duvardaki resmi düzeltmeli sonra da kitaplarımla söyleşmeliyim!'''
zaman...herşey eğip büküyor...en büyük törpü aracı işte... ve kütlesi artsa da azalsa da insanın...ağırlık merkezi değişiyor hep... toprağa doğru yaklaşıyor koordinatları insanın...yatay eksenimiz hep toprakta...düşeyimiz de bir gün sıfır oluyor işte...kehribar taneleri işte o zaman dökülüyor yerlere bence... ama hep kitaplar düzeltebiliyor eğrilen duvardaki resimleri...bir de dostlar...ve ne çok azlar... sevgi se saygılarımla...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.