8
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1851
Okunma

Sağdaki bir kubbeyi gösterdi Halil Cibrân
Anlatmaya başladı, İskender Pala hemân
İskender: ,,Onun altı büyük bir kütüphâneˮ
,,Şu koca dünyada yok, onun gibi bir tâneˮ
,,Ulûmdan leyl ü nehar tedris eder ülamâˮ
,,Yırtılan dirsekleri de yama üstüne yamaˮ
,,Tefekkür ediyorlar bakıp bakıp fezâyaˮ
,,Mevlâ da gizli bir haz veriyor bu ezâyaˮ
,,Yıldızların altında, kitâb okumak hazdırˮ
,,Bunun zevkine eren hakikaten çok azdırˮ
,,Okumaktan yorulan, gözlere mâh ilâçtırˮ
,,Bazen de o, semâda nûrlar saçan sirâçtırˮ
,,Âlimin odasında yanan kandilidir mâhˮ
,,Kendiliğinden söner ışıkları her sabahˮ
,,İlim için gözlerin, döktüğü kutsal nûraˮ
,,Dedim ki karanlığı tenvir eden menora
Edîb İskender Pala, bitirince sözünü
Soner de şöyle dedi sözlerinin özünü:
,,Pervâneler dâima, mum ışığına gelirˮ
,,İlim u irfân ancak tam âşığına gelirˮ
,,Sofraya oturursan, aş, kaşığına gelirˮ
,,Dağda dolaşan köpek bulaşığına gelirˮ
Soner ÇAĞATAY (07:03) 21 Ekim 2011 / Wuppertal / Almanya
Kelime:
menora: fener, şamdanlık
sirâç: lamba
leyl ü nehar: gece gündüz
tenvir eden: aydınlatmak
Not: Yok-Sul kardeş şaka yaptım.
5.0
100% (8)