20
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1952
Okunma

bilinmeyen bir zaman
bilinmez mekan
bir sorgucu cevaplar aradı
bulunmayan mozaiklerde
ertelenmiş kayıplardan söz etti
dedim; geleceğe ertelenebilir mi kayıplar
kaybedeceğinden nasıl emin olur insan
bana çamura bulanmamış nehirler getirebilir misin
I
-ateş çemberine gülümsedi cefa
o dedi
hayat maskedir
kurtar beni yüzümden
acınılası bir söz yumağı döküldü dilinden
dili pas tutmuştu sır ertesi mesafelerde
kaybetmek dediysen orada dur
ben zavallı değilim
bulmak için aramam çürük yaraları
onarmak için beklerim veremli ağrıları
kayıplar aramayı gerektirir yalpaladığında
ararken anlaşılır kayıpların kayıp olduğu
ben O’na sığınırım / bana bahşettiği duaya
beklemek mi zor, susarken inşa etmek mi sesleri
bekleniyor olmak mı yahut; yankı boşluklarında
yoruldum anlamaktan aynaları, pusunu yırt yüzümün!
II
-ateş çemberine doğruldu vefa
o dedi
bağlılık ’bitmeyen bir senfonidir’
bıkmadan dinlemek gerekir
ertelemek dediğin nedir
ölümü ertele gücün yetiyorsa
anlat
umut dediğin nedir
karıncaların kırıntı taşıması mı yuvaya
ne biliyorsun yaşamak adına
yüzünü saklamak mı günahlardan
sevapların hatrına
yaslanmak mı bilmediğin / günahsız yanlarına
yalanlamak mı us’suz aklını
endişem yanıyor derinimde / ayetlerimi kaybettim
hüzünlü yağmurları içselleştirdim adınla
her gün batımında
ekimlerime verdim düşman suretli acıları
ey huzur
hangi şarkının nakaratındasın
hafızama yenildim
ritmini tutturamıyorum
toprağın kalbine sığın
bulutları kaldırsın umut
ilahi bir aşkla
III
-ateş çemberine hapsoldu sefa
o dedi
sabır umudun annesidir
’tırtılın kelebek olma beklentisi’
ateşe değse kanatları çocuklar düşer rahminden
külüne su serpmesinler diye tuz akıtır göğsünden
ölmek istedim kalbimi yakaladığım yerden
boğmak istedim umudu
çıkar göğsümün şavkını
düştüğü balçık denizinden
gidemediğim şehirler kovuklarda sırıtıyor
pişmanlıklar çukurlarından sıyrılıp sokuluyor yılan gibi ruhuma
anlıyorum yollar yalnızca haritalarda yakın
ve dağlar uzak hayal kurarken fotoğraflarda
güya öldük yaşarken taş kesiği egolarımızla
göğsünü söktük rüzgarın ay ışığının saflığında
çamurlaşmış ellerimizle ağladık sonra
IV
-ateş çemberine uyandı rüya
dedi; O’na yürü affedilmek için
kendin olduğunda dön, ben beklerim
daha bu gece gördüm hu çeken dervişleri
tespih taneleri gibiydi gözyaşları mırıldanırken
ellerinden yükselen aminleri ruhuma sürmek istedim
ağladı bir adam, oku dedi
uzun bir şiirdi, sesi vardı üstelik
içinde adım geçiyordu
rüyaları sevdim en çok, bir de kuşları
en çok da hatırlamamayı; elimdeki sapanı
dedi;
dişlerini geçir gökkuşağına
keşfedilmemiş o rengi getir
acı her renkte büyütür insanı
üvey acılar yetiştir, bu bir kabus değil
-renksiz şiirler yaz bana, içinde gökyüzü olsun
fulya/ekim2011
5.0
100% (31)