8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1192
Okunma
Yaşamın tuşlarını özledikçe parmaklar, suskunluk yüreğe rota çiziveriyor. Sözcükler söylenememişse, yürek şiire koşuyor ve titrek bir sesle dağlarda bir yankı oluyor. Bu şiir, sessiz bekleyişlerin dayanılmazlığında ortaya çıktı. Parmaklar tuşlara dokundu, iki yürekte anlam buldu.
Aşk olsa da yaşanan, her gün saparız bu hüznün sapağına
Tahriplenmiş, yakılmış şehirlere benzer bizim şiirlerimiz
Döner gün, batar güneş, en gizemli uykusundayken ölüm
Biz ne serüvenler yaşarız, yazdıklarımızın suskunluğuyla.
Zümrüt madenlerine mi benzer bilmiyorum, gözlerin
Rüzgârdan ceninler biriktiririz yüreğimizin güvertesinde
Nabzımız ellerimize düşer, uykuda buluruz birbirimizi
Ömrü tamamlanmamış sevdaların mezarlığına güller ekeriz.
Aldırma sesimin titrekliğine, enkazdadır benim sevdalarım
Her gün yeni hudutlar çizerim inatla, göçebe yalnızlığıma
Kapımızı çalan beyhude aşklarla sevdadan çıkışımız yok işte
Yüreğimize ağustoslar beledik, gönlümüz suskun öpüşlerde.
Yaşanmışlığımızın hareli ve anonim bütün dinletilerinde
Bir tablo çizeriz, korkak ve ıslak bir gök kubbenin altında
Döver ruhumuzu dalgalar, hasret kıyılarımıza anları taşır
Bir sofra hazırlar aşk, akarız birbirimizin korsansız sularına.
Selahattin Yetgin