2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1171
Okunma

bulutlara takılıp gelen ilkyaz serinliği
bizi bu nedensiz sürgitliğe çağıran ihtiyar yalvaç
ortamıza bıraktığın ayrımsanmamış güllerin sessizliğinde
sözün su kabına kanlı bir dudakla dokunuyor çocuklar
kuşların gülücüğünden derilmiş mavilikler adıyorum
bir parça sonsuzluğa
ve her aşkın adına sonsuzluk denmeli bence henüz başlamamışsa
şu yorumsuz bu yorumsuz su yorumsuz
bütün tansıklara ve düş köylerine yangınlar çıkarsın
dilinde kırmızı bir akrep zehri taşıyanlar
her iç bir şiiri tıka basa dolduran gözyaşıdır aslında
çoğul ölümler anımsanırken
ve benim de artık gizliliğim kalmadı
elimde güz gelmeden kırılırken kelimeler
bir de bir şarap şişesinden us’a damlayan değildir
iki yüreğin akışkanlığına yol
ben ne anlatıyorum size
böyle ikide bir yıldızları çakıp karanlığın ağzında
susun susun
ey gökkuşağından düş yontan çocuklar
bütün yorumlara ölüm
ki sessizlik tek bilgeliktir
amansız bir kavganın ortasında dolanıyorken
ben size şeyi anlatıyordum
neyi anlatıyordum hatırlamıyorum
çünkü tanrı da kendini hatırlamıyor uzun süredir
boşverelim
bir mendil sallama töreniyle uğurlayalım güvercinleri çarşılardan
susun susun
ey yüce dorukların şiire bulaşmış rüzgar delişmenliği
şunu da diyeyim
ağzımda kanatılmamış tek cümle hala duruyorken
önce sen gitmelisin çocuk o büyük susuşa
biliyorsun ben gülleri vuramam ayrılıkla...
Yirmi üç ağustos İstanbul____Ünal Yiğit